Hakkın toprağına mülküm var deme,Dam ile harmana hakkım var deme,Güçlü kuvvetliyim,arkam var deme,Sırt üstü insanı yere vuran var…Vicdan-suz,oturumu , aşık Noksani’nin dizeleriyle açtı…O bir “ideolog” olarak, oturumu yönetme işini de üstlenmişti… Saraydan yetişmiş bir ailenin ferdi olduğu , hal ve hareketlerine de yansıyordu…Hafiflikten hiç hoşlanmaz, lafını “usul-erkan” gereğince söylemeye özen gösterirdi…
Salondaki geniş koltuklardan birine yayıldı, tok ve buyurucu sesiyle oturumu açtı…“ Arkadaşlar, efkar-ı umumiye bizleri izliyor, lütfen seviyeyi muhafaza edelim, reca ediyorum…”Vicdan-suz’un bu sözleri üzerine, oturuma katılan genç ve “klas” bayan yazarlar, hep bir ağızdan eyleme geçmeyi tercih ettiler,
“ Bizler bu “teyze” ile aynı oturumda bulunmaktan rahatsızız….”
“Klas” bayanların teyze dedikleri bayan; Hani, gençlerin şimdilerde “taze kaşar” dedikleri cinsten, hafif karnından şişmanca ama “diri” kalabilmeyi başarmış, Elma şekeri hanımdı…
Feleğin çemberinden geçmiş, ellenip didiklenmiş bir kadının ses tonuyla,katılımcılara dönerek,“ Aaa ! şu maymunlara bakın! Azmış bu karılar ya!,paralayacaklar beni…Kızım bu teyzeniz var ya, menopoz dönemini bile boş geçirmedi,doçentlik sınavına hazırlanıyorum…Çatlayın,patlayın!…”
Katılımcılardan, Huriye; Gece karası saçları, kadife esmer teni, zeytin karası gözleri, kışkırtıcı dudakları ile, çok çekici görünüyordu…İncecik kaşlarını kaldırarak,
“Şu seviyesizliğe bakarmısınız, bu “sarı çıyan” kudurmuş ayol!…Bu kadın 301 den yargılanmalı…Irkçılık bunda,ayrımcılık bunda….”
Tansiyonun giderek yükseldiğini hisseden,Vicdan-suz araya girme ihtiyacı duydu…Huriye’nin gözlerine bakarak,
“ Ne 301’i yahu, kesin be, seviyeyi düşürmeyin” Vicdan-suz,bu seviye konusunda son derece titiz davranıyordu ve asla taviz verme niyetinde de değildi, “ Efenim, mevzuun ehemmiyetine binaen bu müzakerenin uzun süreceği aşikar oldu…Haa ! bu arada aklıma geldi, kız sen niye “pelsenk” kelimesini “pelesenk” diye yazıyosun, doğrusunu öğretmedim mi sana? Edepsiz ! 300 kelimelik Türkçe haznenle bir de bana kafa tutuyorsun ha!…”
Elma şekerinin yanıt vermesine imkan bırakmadan o ana kadar tartışmaya girmeyen marjinastral, hemen atıldı.
“Bu,tozkoparan delisi kılıklı kadından nefret ediyorum, bunun kocasının gözleri bozuk herhalde, bu kadına tahammül edilir mi ayol!…
Elma şekeri, bu sözlerden sonra kulaklarına kadar kızardı…Hayır, ama bu kadarı da fazlaydı, hedefinde önce marjinastral vardı…Ona dönerek,
“Hoşt ! Ocak maşası kılıklı kız kurusu; Sizi gidi karakafalar sizi, ben elmamı kimseye yedirmem, zaten yiyenim var, ohh!sefam olsun…İsterseniz sizin elmanızı da yer benim “aslanım” hepinize yeter…”
Bunca sözden sonra Huriye dayanamadı,saçlarını sağa sola savurarak,
“Güleyim bari, elaleminkini görmeyen kendininkini “cezayir tüfeği” sanırmış…”
İşte tam da bu sırada stüdyoya telefonla marjinastral’ın sevgilisi bağlanır,
“ Alo ! aşkım, herkes duysun sesimi; Dağların dorukları dumanlı olur,geriye dönmez savaşçılar,ben aşkımızın savaşçısıyım. Canım sevgilim,Astral’ım,serseri mayınım,varlığının tiryakisiyim,yokluğunun delisiyim aşkım!…” Bu aşk kokan sözler herkesi duygulandırmıştı…Marjinastral,gözyaşlarını silmeye çalıştı, telefondaki sevgilisine yanıt verdi,
“Aşkım ordasın di mi ? Uzun zamandır Ankara’ya gelemedim,sabret bitanem haftaya yanındayım…Seni doyurmaya geliyorum, aç hayvanım benim!…Öptüm,aşkım!…”
Vicdan-suz,bu konuşmaya çok içerlemişti,
“ Kız sen azdın mı, koca delisi mi oldun, patlamadın ya!…”Marjinastral, ağlamaklı bir sesle,
“Beni , anlamıyorsunuz ben sadece sevgilimle değil, aynı zamanda en yakın arkadaşımla, hayallerimin prensiyle, aşkımla konuştum anlıyor musunuz?…”Vicdan-suz. “ Anlamıyoruz ! Çünkü hiç bu kadar adamla aynı anda konuşmadım ben canım!..”
Vicdan-suz , “ Neyse konumuza dönelim, şu karakafalar lafını biraz açar mısın , diplomalı elma! “
Elmaşekeri, “ Irkçılık falan yapmıyorum,”karakafa”, bir İngiliz pointer köpeğidir tamam mı?”
Vicdan-suz, “ Aaa !…Kadına bak yahu, bizi köpek yaptı be!…Bana bak senin herzelerin bini aştı artık, bize “gaffur” muamelesi yapıyorsun öyle mi?…Senin elmanı yiyene yazıklar olsun be!…” dedikten sonra ,o saate kadar hiç konuşmayan Sevdalist’e dönerek,
“ Kızım , sen de konuşsana! Kış uykusuna mı yattın ?”Sevdalist,konuşmaya fırsat bulamadan elma şekeri,alaycı bir gülümsemeyle,
“O magazin güzelinin dersini verdim ben, konuşacak hali mi kaldı çıtır çerezin!”Sevdalist,kadının saldırganlığı karşısın da ne diyeceğini bilemedi, sadece kadının suratına tükürdü ve ortalık iyiden iyiye karıştı…
Program iyi reyting aldı…
yorumlar
alınmayın sevdalist.Yazar sizi finale taşımış:) Harika olmuş elinize sağlık.
çok eğlendim. sağolasın kozalak:)))))
“vicdan-suz” ha? hah hah hah!(yazıyla gülme efektini oldum olası antipatik bulmuşumdur ama “antipatik”teki “patik”in yüzü suyu hürmetine…)koza 68 çok şirin bir taşlama. “elma”yadirekt ve indirekt muhatap olanlar için tadındanyenmez bir yazı olmuş.olmuş da, “hafif hafif” makaraya alınmışım gibi de hissetmedim değil hani, elma şekeri’ne satirik girerkenaz bi’şey de bana… neyse, adım çıkmış “en alıngan”a zaten.bunu da görmezden geleyim bari, bu şenlikli yazının hatırına.teferruatlı “klas” betimlemeleri de ayrı bir güzellik olmuş bu arada.herkesin aklını başından almaya niyetlisin sanırım.kadıncağızı “marka” yapacağız bu gidişle!eline sağlık!
:)…Huriki((huriye) Koza’nın anlattığı kadar güzelmisiniz? Yazı da size torpil geçilmiş gibi bir his uyandı da içimde.neeysee!…Tebrikler koza,bizleri bu klas ve çıtır bayanlarla tanıştırdığınız için:)
Hoşgeldiniz hafif’in hafif kadınları, sizler olmasanız bizleri kim güldürecek sağolun, Elma şekeri senden naber?
@Naylon Vicdan da hafif’e böyle bir kavgalı gürültü bir giriş yapmış, çok düşman edinmiş ama sular durulduktan sonra hafif onu da bağrına basmıştı. Teşbihte hata olmaz gerçi ama Selmaanım’la Laylon’u kıyaslamıyorum yanlış anlama olmasın, herkesin farklı bir rengi var.Hazır hava yumuşamışken Selmaanım’a bir şans daha verilsin, hafif’e, dolayısı ile bize yapacağı katkıları görelim, gerisini kendisi bilir.
aman serdarsabri beyciğim, ne ettiniz böyle!teşbihte hata olur ki, hem de nasıl olur.yapmayın allasiz, “elma-naylon” mukayesesi, reca ederim.vay be, demek çok düşman edinmiştim ha?!bir elin parmağını geçmezdi bana “düşman” (ana avrat ve en galiz küfürler savuran bir bayan vardı, seppuk yaptı gitti. bir de, beni “yanlış anladığını” sandığım yemek tarifleriyle dikkat çeken bey, diye biliyordum ama basmışız demek birilerinin nasırlarına, gençlik işte, bilemedik!)olanlar ya, neyse…su olmuş uyumuşuz meğer!şu hafif camiası çok dervişanedir canım, basar hemencik bağırcığına…birkaç defa yazdım. etiketlemelerden ve kariyer kaygısındanuzakta masumane, samimi fikirlerini paylaşsın denek menek,tez mez demeden, faydalanan faydalansın.
karakafalara çamaşır suyu döksün. hepimizin kafası beyazlasın. evet evet istifade edelim ırkçılığından, ışığından, aydınlığından.
evet serdarsabri, benzerlik vardır Naylon Vicdan ile selmaelma arasında.sadece kendisine taraf olmayan ve tahammülsüz eski kankiler gurubunun olduğu varsayımı sızlanması ve hoşnut olmadığı hafif üyelerinin yazdıklarına da aynı konuyu taşıma zaafı dahilinde :)bakın, artık seviyo herkes onu da 😉
serdarsabri ve benbey efendiler…bir tebrik hak ettiniz!lafı dön dolaş şu naylon’a getirdiniz ya…muradınıza ermişsinizdir umarım.benbey beyefendi de, mal bulmuş mağribi gibi”ahkam” kesmekte hiç gecikmemiş maşallah! dakikasında “yorum”…eski performansı, söz “naylon” olunca peak yapıyor el hak!sevilip okşanma gibi bir kaygım olmamıştı, olmadı, olmayacak.sadece kendi halimde yazı göndermekti amacım.paylaşma ihtiyacı deyiverin siz biliciler…sıradan bir şarkı değinime gelen ilk “yorum”uniğrençliğine gülüp geçmem gerekiyormuş.ben, haydaaa, n’oluyoruz diye, insanca, reel hayattaki,gibi karşılık vermeye kalkınca da iş şirazesinden çıktı,dallandı budaklandı, sarpa sardı.oysa burası “öteki”lerin olduğu bir arena.yazan ve yazılan, okuyana/tüketene o kadar uzakve o kadar “nesne” ki…hayatın kaypaklığı, sahteliği içinde ilişkiler duman olmuşkenburadaki perde arkasından kafa göz yarmak, küfretmekişemekten daha kolay.sanallığın raconuna bigane kalanların bu “cangıl”daçuvallamaları kaçınılmaz.en temel insani hasletlerin göz ardı edildiğisahte bir ilişkiler cenneti burası ve buna benzer sanal”paylaşma platformları”.neyse, hafif hafif döneyim ben tek gözlü çekmeceme.kaçtım.
seviyoz dedik cânım.
valla, iyki varsın naylon, iyki dürttün selmaanım
evet “huriki”soruma yanıt alamadım,yazar sizi neden böyle kıskanılacak ölçüde betimlemiş!!!…
Hafif’ de kavga mı, Hafif’ te kavga mı? Bu yorum çok şeye gebe… Lütfen doğru yazalım! Ya da işin içinde yazım hatasıyla vurgulanmak istenen bir ironi varsa, sazanlık rütbesini omzumdaki diğer yıldızların yanında gururla taşıyacağımı belirtmek isterim. IİIIIIiiiıgghğğhg….
selma hanımcım elmasıyla falan sahici bir kişilik en azından. ama hakkı yenmesin naylon leğen de fonksiyonel içip içip kusmak için başucumda tutuyorum bu duygu adamını. yeri gelmişken nayloncum bayanlar parmaklasın seni
hafif hancı biz yolcu, giden değil kalan çıkartır buranın tadını, yandım haydar, haydar haydar.
çok uzun zamandır bu siteyi okurum, yaklaşık 2000 yılından beri.. üyeliğimi de kısa bir süre önce yeniledim. Fakat 1 haftadır, sadece ve sadece okuduğum bir kavga… her yazının bağlandığı nokta aynı oluyor. Belli kişilerin dışında, kişiler “yorum” başlığı altında birbirine giriyor, dalaşıyor, hiç çekinmeden belaltı laflar edebiliyor… ortalığı sakinleştirmeye çalışan ve gerçekten de eğlenceli ve samimi bulduğum kişiler bile bu tartışmaları yatıştıramıyor…Tamam anladık bir tane “deli” var, çok okumuşluğuyla, kendince yaşamışlığıyla, sürekli saldırı halindeki sözleriyle burada… sonra birde bu “deli”ye cevap veren “tarz kişilik” edasına bürünenler… ama hep kavga…. her yorumun sonunda bu belli kişiler geliyor ve konu uzayıp uzayıp, şekil değiştirip bunların ekseni etrafında dönmeye devam ediyor.Arada yapılan zeka eseri yorumlar gerçektende muhteşem bence.. işte sadece onları okurken anlıyorum ve hatırlıyorum “hafif”te olduğumu… gerisi boşşşş..Koza68’in bu yazısı süper bence.. herşeyi o kadar şık anlatmış ki.. gerçekten ellerine sağlık olsun..
Ocak ayında neler olmuş böyle! (kendi kendine söz verir… uzun yazıları ve ahkamları okuyacam, uzun yazıları ve ahkamları okuyacam, uzun yazıları ve ahkamları okuyacam…)
istifrağ etmekte kullandığınızı belirttiğiniz naylon ilehacmen, cismen ve konsept olarak pek bir benzerliğimolmamakla beraber “nick”imi klavyeye tuşlama lütfunuzuve bir “küfür” ya da bir “alay” olarak “duygu adamı” şeklindetezahür eden, ne yazık ki, yüzeysel yaftalamanızı ve “bayanlar parmaklasın seni” temenninizin muhtevasınınbir sevgi cümlesi mi yoksa düpedüz tahkir ve tezyif ve de tacizkar bir yaklaşımın uzantısını neye borçluyuz acaba?yazmaya ne gerek; aynı “temenni”ye duçar olmanızı istemem katiyen! ama sizin bu “parmaklı” temenninizi temellendirmenizi arzu eder bu deli divane “duygusal tenasül” karşı cinciniz en latif hisleriyle…ırkdaşınız bir bayan vardı bir zamanlar bu sanal alemde…(bir adam vardı canı sıkılan melodisi eşliğinde okuyunuz)sanal şahsiyetimi yaftalamanızdaki “benzerlik” oldukçadikkat çekici geldi. yoksa, siz ermeni bayanlara mıbu kadar kıl, irrite edici ve “duygu adamı” geliyorum?!?oysa, sağ elim sürekli külotumda tombala çeker, sıkılınca daburnumdan drajeler imal eder, yolda yürürken de karılarınkıçlarına gözlerimi sabitler ve punduna getirirsem deen “duygusal” senaryolarla madik atarım! lakin yetmez!fırsatını bulunca, “duygu adamı” kılığına bürünür derme çatma türkçe, arapça, farsça ve latincemle “entel” ayağına yatar g-string’li daracık blue-jean’li popolara arkadan dikiz atarak “çatal” seyretme sevdasıyla baki’den beyitler savururum votka-portakal eşiliğinde kerem görsev’in monkvari sololar atmaya çalıştığı barda sayın suziQ!denk gelmemişiz. “rock bar”larda mısınız? sizlerin takıldığı”etnik bar”lar neresi, bilemeoorum!el hak, onun ağzı sizinkinden daha bir bozuktu amma velakin.hani, diyorum ki… yok caaanım, olmaz, olamaz!neyse, “nallı lordum” diye girdiğiniz yazıya ve tespitlerinizekatıldığımı belirterek fashion tv’de mayo defilesini beklemeyekoyuluyorum şimdi…
ortaoyunu’nda “vicdan-suz”a atfen; “kız, sen niye pelsenk…” diye giden cümledeki sözcük pek tabiidir ki”persenk” olarak yazılmalıydı.ortaoyunu senaryosundaki bu fahiş hususu efkar-ı umumiyenin nazar-ı dikkatine arz eder, pek muhteremkaarilere neş’e içerisinde zevk u safa sandalındanamütenahi saadetler temennimi tekraren ve affınızamağruren cenab-ı allahu ve melaiketubihi filhakikafilantropi ezcümle entropi!
hangi sahne?sahnenin dışından bu gazel sevdası niye?ay n’oooluuur, sıvışmayın!geri dönen kim, ne, nerede, 10 n, 5 k?!aman yüce rabbim!yahya kemal bey amcacığım bu ne?!matem, gül, çan, dolaylama ve susuz raki ve ole mi, oley mi?bu çılgıncasına sevinç nidaları koley mi? yoksa koleyyy mi?rocky balboğa tekaüt değil miydi?!yine ve yeniden sulu zırtlak sallama polemiklereduhul etmeye çalışıyorsunuz.ayıplandınız.bir ölür, bin diriliriz hey siz kimin çırağı, yamağı hey!mutluluğunuz long island kadar upuzun olsunelalemle dayanışan sen git ey, hey!bebe de erken kurum olacak ama… yine de sevimligörünüyo kerata!neyssse!
Biliyorum üstadı yine kızdıracağım ama dayanamıyorum valla. @Naylon Vicdan, bir avatar sahibi olmanızın vakti geldi. Benim önerilerim şunlar, gelin kırmayın beni de seçin birini:
estağfurullah canım…ilk etapta tebessüm ettiğimi ve mahmutpaşa’dan üç otuz paraya aldığım naylon ayakkabıları keyifle ayağımdan çıkarıp,nasıl da zevkle mayasıl olmuş parmaklarımı kaşıdım anlatamam!insan sevdiğini kızdırır di mi efenim?kızdırın bakalım…ama bu naylon avatar çalışmanızın sinemasever amcanın”üzerimizdeki ölü toprağına atalım”a yakışacağınısöylemeliyim.çünkü, kendilerinin böyle bir teklifi var da…gelelim şu naylon alternatif avatar işine…hafızam beni yanıltmıyorsa, fenerliydik di mi?e, hadi bari, sizi mi kırıcam serdarsabri üstadım…delikli mavi olsun…ilk görsel yani… deli mavi misali…delikli naylon vicdan sepeti!Allah uzun ömürler ihsan eylesin mirim, hay siz çok yaşayın e mi!
bumerang gibi abiye naylondan benzeri yakışır. Frizbi fena olmaz. Ya da bülent ersoy yengemiz de olabilir avatar olarak . Onda da aynı fazla kaynatılmış reçel kıvamlı bu Türkçeden var.
hah ha!seni enseledim!sen, evet evet, sen “siyahın küfürbaz matemi”sin!!!”erdem” ve “ahlak”ın ermenicesi nedir suziş?onlardan zırnık varsa, kaldıysa “evet, ben siyahın matemi’yim” de ki, şerefli bir insan (bak, ermeni, demiyorum!) olduğunu kenarından köşesinden göreyim bari!hoş, sendeki önünü arkasını düşünmeden kudurgan küfürbazlığın sınırı yoktur ama bu da bir şeydir en azından!haa, “siyahın matemi” değil de, yeni bir ermeni isen de veedebinin kalibresine göre gereken cevabı alacağından hiç kuşkun olmasın ahparik!deşifremdeki hata için de özür dilemeye her zaman hazır ve nazırım ter u taze türkçemle!herkes kendi üslubuna baksın!farklılıklara/ekalliyete tahammül, tolerans diyenlerinsanal alemdeki üslup ve kelime seçimlerine dahigözü dönmüş bir şekilde şiddet içeren dilleri çok ürkütücü ve hiç inandırıcı, yapıcı değil!!!yalçın küçük’ün o çok sevimli (bana öyle geliyor, bunda da bir halt aramayın!) deyişiyle:biz, beş taş oynamıyoruz burada!seçilen kelime ve üsluba dahi .ok atmakta olan birinsanın siyasi bakışından Allah herkesi esirgesin!sözümona bu yaldızlı bilmişliğin, küstahlığın ve kolaycıetiketlemenin müellifi senden başkası olamaz!sana sunturlu küfürler çekip, şööle anladığıntürkçe ve gurur duyduğun ermenicenle sıkı birgirişmek gerekirdi ya, serdarsabri beyin hatırınayutuyorum.bak canım ermenim, bumerang da sensin,frizbi de sensin, bülent ersoy da sensin,”milli abla”nın attırdığı fazlalık da sensin,kaynatılmış ve şekerlenmiş kıvamlı reçel de sensin!yani; bana ne diyorsan…anladın sen… anlarsın sen!madem ki azılı ırkçı ermeni tekrar irinlerini akıtmayageldi buraya dayanamayıp, o zaman ben birazistirahat edeyim!buyursun…eyvallah!
sırayla kusacaktım a canım sen hemen boşalttın hazımsızlık tabi.hamiş ben ermenice bilmem
Yeni okuduğum eski yazı beni çok neşelendirdi..Ahkamlara baktığımda yazıya mevzu olan kişilerin de aynı derecede keyf almasına ve hoşgörülü tavırlarına inanamadım..Bu gün böyle bir yazı yazılsa, konu olan arkadaşlar kavga kıyamet birbirine girerler mazallah..Hem de ne girme, hakaret küfür iftira yalan dolan…Anlaşılan bayağı yol katedilmiş hafif ahalisi olarak….
Senin derdin ne ha, neyin tatminsizliğinden böylesin bir desene bilelim??? bu kuyruk acısı,bu yara gocunma durumların neden ??? Kim sana ne yaptı, çocukluğundan mı var bir şeyler, ergenlikte mi oldu,????? İnsanız hoşgörürüz sıkılma, utanma. Elbet vardır çözümün….
Noksani’nin dizeleri kadar güzel bir yazı ve tartışma olmuş, yıllar sonra ahkam kesme fırsatım olsada 😉
Demek eskiden beri kavgalar varmış:)çok komik ve güzel tartışmalar olmuş…