Kadın hayatındaki iki sıkıntılı “M”, biri menstürasyon, öteki menopoz.Birini her ay çekerken, diğerini hergün çekeceğiz.Ya da çektireceğiz mi demek lazım?Eşlerimizden sabır diliyorum.
sabırlı davranma isteğinizde haklısınız ama adet döneminde kadınlar mantıklı davranıp sevgililerini/eşlerini üzmemeye gayret etmelidir. genelde öyle olmuyor, çıngar çıkarıp sonra adet dönemi geçince de canım cicim oluyor. olay sadece sevgili ile de bitmiyor, iş yerinde kadın nüfusu fazla ise gereksiz gerginlikler de yaşanmıyor değil. herşeye rağmen farklılara saygı ve sabır göstermek her iki tarafında erdemidir.
kadınlar çabalamalı elbette, yok öyle ne yapayım bugün günlerden bu! deyip, beni çekin demek…ama matematik gibi net birşey var ki, ne kadar kadın ılımlılık göstermeye çabalasa da bir yerde bir kopukluk yaşayabilir o dönem…işte beyler o anlarda anlayışını göstermeli, hayat bu…kolay değil:)
Hayat ne kadar müşterek olsa da, omuzlara binen yükün, kadın ve erkek arasında çok adil dağıldığını düşünmüyorum.Sendrom, ayın neredeyse hergünü yaşanan stresin bomba şiddetindeki bir bileşkesi oluyor.Eşlerin her ikisi de çalışıyorsa hele, bir kadının hiç bir zaman, kendini koltuğa atıp, televizyon keyfi sürme gibi bir lüksü olmuyor.Doğru mutfak yolu tutuluyor.Şahsen ben kendimi tıpkı bir maraton koşucusu gibi hissediyorum.
erkek-kadın değil mesele, erkeğin içinde varsa yemeği o yapar eşinide tv koltuğuna gönderir ya da yemeği birlikte yaparlar. sosyal yaşamı, bize biçilen kalıp rolleri sorgulamalıyız.
Doğrusu hakkını yememeliyim, eşim yemek de dahil bir çok konuda destek oluyor.Ancak eşimin girdiği mutfaktan yolumu bulup da çıkmam, bir kaç günümü alıyor:))
penguen06 katılıyorum…insanın içinde olacak daha önce de başka yazılarda yorumlarımla belirtmiştim..babam annemin en büyük yardımcısı diye..ama benim yukarıda belirttiğim şey, eşlerimiz yardımcı olsa da, öyle dna’ larımıza işlenen rollerimiz var ki, kırk yılda bir tadını çıkartsak bile yardımların, o görevler her daim bizim:)) ben bundan şikayetçi değilim ama anlayış görmezse kadınlar bundan şikayetçi olurum:)))pharma,aynen öyle, mutfak toplanmak bilmiyor:)) ama çok şirin görünüyorlar, bir de mutlu ettikleri için daha da mutlu oluyorlar:)) bırak yapsın…
Makaleci doğru söylüyorsun, ben de şikayetçi değilim.Sadece bizlerinm anlayışa kendilerinden daha muhtaç olduğumuzu her daim anlamalarını bekliyorum.Bizi onlardan ayıran bir diğer özellikse, keyfi erteleyebileceğimiz görevlerimizin, belki de kendi kendimizi şımartabileceğimiz anların, onlarınkinden daha az olması.
evet pharma, bizim erteleme skorlarımız yüksek olamıor maalesef:(( biraz o şımarıklıktan güç alıp, keyfini çıkartmaya devam etmek gibi bir düşünce çalsa da kapıyı, tekrar düzene geri dönüyoruz:))tabiat ana:))
Geniş olabilmeyi dilerdim.Örneğin, müthiş bir düzen hastalığı var bende.Sanırım biraz obsesifim.Acaba mesleklerle de alakalı mı bu durum diye düşünüyorum.Hayata hep matematiksel bakmak, her şeyi ya siyah ya beyaz olarak nitelemeye neden oluyor.Daha kuralcı hatta kendi kendimize daha acımasız oluyoruz galiba.
sağlık sektörü böyle genel olarak:)) eşimden biliyorum..o da matematiksel bakıyor herşeye:)) tamamen sizin sektörün detaycılığı bu karakter özelliğini tetikliyor olabilir…başka sektörde olup da yine titiz olan var tabii ama sağlıkçılar biraz fazla mı etkilieniyor ne?:))acımasızlık deme ama, o kadar da değildir canım:)
Benim eşim de benim tam tersim.Dağınık, rahat bir insandır.Hatta ben onu müthiş rahatlatıyorum.Hafıza kapasitem ikimize de yetiyor:)) Doktorların yine de daha şanslı olduklarını düşünüyorum.Çünkü benim mesleğim yarı esnaflık olduğu için, kuralcılığı pek kaldırmıyor.Eşim hep der esnemezsen kırılırsın diye.
esnemezsen kırılırsın:)) aynen öyle …hafıza kapasiteni bile ikiniz adına çalıştırıyorsan, eyvah!!! sen tam zamanlı bir robot durumundasın yani pharma… biraz eşine kulak ver bence:)
yaa biraz değişik gelebilir ama adalet sendromu diye okumuşum link başlığını, sonradan farkettim, valla ne diyim yanlışlık oldu işte, ben de bunu belirtmek istedim,
Siz annelere hayranım ben ya. Kendinden daha çok sevmek nası bi duygudur, Gece kalkıp çocuğunun üstünü örtmekten de mi üşenmezler, aklının bi köşesinde sürekli o çocuk bide. Bunların arasında koca denen herif girer, +temizilik, +mutfak. Off ayakta alkışlarım sizi ve bütün anneleri. Bu ne sabıdır bu ne sevgidir.
aggali,çok hoşsun:)) aslında çok ilginç bir çağrışım olmuş:) adalet sendromu da denebilir…böyle dönemlerde adaletli de olunmalı ev ahalisi tarafından:))acustic,Allah senin gibi anneleri böyle anlayabilen, ev hayatını bu şekilde algılayabilen bir çocuğu da ailesine, annesine bağışlasın, onları da sana:))
pharma:)) tarih mi?, işin esprisi burada sanırım..ettiği derin cümle bence bundan ileri gelmiş: esnemezsen kırılırsın…tarihte kırılanlar var tabi:)) özellikle Türk tarihine bakacak olursak:)
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
ben bile bu kadar ciddi bir sonuç beklemiyordum bu araştırmadan
Kadın hayatındaki iki sıkıntılı “M”, biri menstürasyon, öteki menopoz.Birini her ay çekerken, diğerini hergün çekeceğiz.Ya da çektireceğiz mi demek lazım?Eşlerimizden sabır diliyorum.
aynen öyle pharma:) ama dur bir dakika!!!! biz onları her gün çekiyoruz:)))
Eveeet, onların sabrının, bizim tahammül eşiğimize yetişebilmesi, imkansız bu yüzden.
imkansız bence de pharma:)
sabırlı davranma isteğinizde haklısınız ama adet döneminde kadınlar mantıklı davranıp sevgililerini/eşlerini üzmemeye gayret etmelidir. genelde öyle olmuyor, çıngar çıkarıp sonra adet dönemi geçince de canım cicim oluyor. olay sadece sevgili ile de bitmiyor, iş yerinde kadın nüfusu fazla ise gereksiz gerginlikler de yaşanmıyor değil. herşeye rağmen farklılara saygı ve sabır göstermek her iki tarafında erdemidir.
kadınlar çabalamalı elbette, yok öyle ne yapayım bugün günlerden bu! deyip, beni çekin demek…ama matematik gibi net birşey var ki, ne kadar kadın ılımlılık göstermeye çabalasa da bir yerde bir kopukluk yaşayabilir o dönem…işte beyler o anlarda anlayışını göstermeli, hayat bu…kolay değil:)
Hayat ne kadar müşterek olsa da, omuzlara binen yükün, kadın ve erkek arasında çok adil dağıldığını düşünmüyorum.Sendrom, ayın neredeyse hergünü yaşanan stresin bomba şiddetindeki bir bileşkesi oluyor.Eşlerin her ikisi de çalışıyorsa hele, bir kadının hiç bir zaman, kendini koltuğa atıp, televizyon keyfi sürme gibi bir lüksü olmuyor.Doğru mutfak yolu tutuluyor.Şahsen ben kendimi tıpkı bir maraton koşucusu gibi hissediyorum.
bence de…a hele sen:))) bizim milli koşucu süreyya’ dan daha çok koşuyorsundur:)) hayat eşit falan değil canııım!!!kim demiş?
erkek-kadın değil mesele, erkeğin içinde varsa yemeği o yapar eşinide tv koltuğuna gönderir ya da yemeği birlikte yaparlar. sosyal yaşamı, bize biçilen kalıp rolleri sorgulamalıyız.
Doğrusu hakkını yememeliyim, eşim yemek de dahil bir çok konuda destek oluyor.Ancak eşimin girdiği mutfaktan yolumu bulup da çıkmam, bir kaç günümü alıyor:))
penguen06 katılıyorum…insanın içinde olacak daha önce de başka yazılarda yorumlarımla belirtmiştim..babam annemin en büyük yardımcısı diye..ama benim yukarıda belirttiğim şey, eşlerimiz yardımcı olsa da, öyle dna’ larımıza işlenen rollerimiz var ki, kırk yılda bir tadını çıkartsak bile yardımların, o görevler her daim bizim:)) ben bundan şikayetçi değilim ama anlayış görmezse kadınlar bundan şikayetçi olurum:)))pharma,aynen öyle, mutfak toplanmak bilmiyor:)) ama çok şirin görünüyorlar, bir de mutlu ettikleri için daha da mutlu oluyorlar:)) bırak yapsın…
Makaleci doğru söylüyorsun, ben de şikayetçi değilim.Sadece bizlerinm anlayışa kendilerinden daha muhtaç olduğumuzu her daim anlamalarını bekliyorum.Bizi onlardan ayıran bir diğer özellikse, keyfi erteleyebileceğimiz görevlerimizin, belki de kendi kendimizi şımartabileceğimiz anların, onlarınkinden daha az olması.
evet pharma, bizim erteleme skorlarımız yüksek olamıor maalesef:(( biraz o şımarıklıktan güç alıp, keyfini çıkartmaya devam etmek gibi bir düşünce çalsa da kapıyı, tekrar düzene geri dönüyoruz:))tabiat ana:))
Geniş olabilmeyi dilerdim.Örneğin, müthiş bir düzen hastalığı var bende.Sanırım biraz obsesifim.Acaba mesleklerle de alakalı mı bu durum diye düşünüyorum.Hayata hep matematiksel bakmak, her şeyi ya siyah ya beyaz olarak nitelemeye neden oluyor.Daha kuralcı hatta kendi kendimize daha acımasız oluyoruz galiba.
sağlık sektörü böyle genel olarak:)) eşimden biliyorum..o da matematiksel bakıyor herşeye:)) tamamen sizin sektörün detaycılığı bu karakter özelliğini tetikliyor olabilir…başka sektörde olup da yine titiz olan var tabii ama sağlıkçılar biraz fazla mı etkilieniyor ne?:))acımasızlık deme ama, o kadar da değildir canım:)
Benim eşim de benim tam tersim.Dağınık, rahat bir insandır.Hatta ben onu müthiş rahatlatıyorum.Hafıza kapasitem ikimize de yetiyor:)) Doktorların yine de daha şanslı olduklarını düşünüyorum.Çünkü benim mesleğim yarı esnaflık olduğu için, kuralcılığı pek kaldırmıyor.Eşim hep der esnemezsen kırılırsın diye.
esnemezsen kırılırsın:)) aynen öyle …hafıza kapasiteni bile ikiniz adına çalıştırıyorsan, eyvah!!! sen tam zamanlı bir robot durumundasın yani pharma… biraz eşine kulak ver bence:)
Eşim tarih mezunu=))
yaa biraz değişik gelebilir ama adalet sendromu diye okumuşum link başlığını, sonradan farkettim, valla ne diyim yanlışlık oldu işte, ben de bunu belirtmek istedim,
Siz annelere hayranım ben ya. Kendinden daha çok sevmek nası bi duygudur, Gece kalkıp çocuğunun üstünü örtmekten de mi üşenmezler, aklının bi köşesinde sürekli o çocuk bide. Bunların arasında koca denen herif girer, +temizilik, +mutfak. Off ayakta alkışlarım sizi ve bütün anneleri. Bu ne sabıdır bu ne sevgidir.
aggali,çok hoşsun:)) aslında çok ilginç bir çağrışım olmuş:) adalet sendromu da denebilir…böyle dönemlerde adaletli de olunmalı ev ahalisi tarafından:))acustic,Allah senin gibi anneleri böyle anlayabilen, ev hayatını bu şekilde algılayabilen bir çocuğu da ailesine, annesine bağışlasın, onları da sana:))
pharma:)) tarih mi?, işin esprisi burada sanırım..ettiği derin cümle bence bundan ileri gelmiş: esnemezsen kırılırsın…tarihte kırılanlar var tabi:)) özellikle Türk tarihine bakacak olursak:)