Ne gittiğimi unutabilirim,ne kaldığımı hatırlayabilirim..Zaman her şeyi silikleştirirken,sana artık söyleyecek,anlatacak sevgim kalmadı benim.Üzerine tutup sana yakıştıracak hiç bi rengim kalmadı.Gözümü yumuyorum,boşluğuna çarpıyorum,yürüdüğümüz köprüler yıkıldı,tükürdüğümüz vapurlar yok artık..Şehre yağmur yağıyor artık,eylül biteli çok oldu..Gözümü açıyorum adını unutuyorum.Üzerime basıp,geçip gittiğin hayatın geliyor kulağıma..Anlatıyorlar..Adımı söylüyormuşsun,canın acıyormuş üstelik! Biliyor musun ben hep sana açtım,sana rağmen sana acıkmış günler,gecelerle dizdim boğazıma yutkunamadıklarımı..Hep doymadan kalktım sofrandan..Sen benim ruhumu öpmeyi unuturken ve dudaklarımdan kandırırken beni,ben seçtim sana inanmayı,tuttuğum ellerini koşulsuz bırakmamayı ben seçtim..Çünkü ben ömrümdür ilk defa “senin” kokunda kör yaşadım.Kendimi ilk emanet edişimdi..Şimdi ben,senin o sever gibi beni taklit ettiğini henüz anladığım o kışların üstüne,kendi kışımdan yazıyorum sana bunları..Sesin silindi artık,çarpmıyor evimin duvarlarından kulağıma,kendi sessizliğimden yazıyorum sana bunları..Ellerim,ayaklarım yine buz gibi her uykuya gidişimde her zamanki gibi,kendi kendime ısınmayı öğrendiğim gecelerden yazıyorum sana bunları..Sokaktan geçen poçacıdan içim acımadan kendim için poça alabildiğim pazar sabahlarımdan yazıyorum sana bunları..Kendimi yeniden buyur ettiğim,kendi cennetimden yazıyorum..Bitti hasretliğin burada..Hadi kal sağlıcakla..1 Kasım 2006><