Gün, gecenin koynundan usulca çekerken kendini, yağmura teslim olmuş, topraklar kadar ıslaktı bedeni..Bugün kahverengiyle şakalaşacaktı fırçası. En siyahla ve en beyazla karıştırırken O’nu, her fırça darbesiyle, resmettiği güçlü bedeni, yavaşça zayıflarken yerini alacaktı tuvalinde.Kendini kandırmanın gölgesindeydi, asıl bedeni. Asil ruhunu zavallılaştırırken karşı koyulmaz hırsına yenik düştüğü aşk, herşeyi kazanmanın mutluluğunda sayıyorken günahlarını, mutsuzluk ayağına takılıp onu bencilce ve binlerce kez yere düşürecek kadar yarışcıldı benliğinde.Kim kazandı ? Hiç kimse.”Neden sensizim ben” derken, farklı kadın figürleriyle dolu tuvalinde çizdiği O erkek, mutlu muydu acaba?Biraz daha beyaza çalarken yüzü, siyah gözlerini süzdüğünde anladı bir kez daha, özlediğini..Özlediği çizdiğinden başkaydı sanki, zaten herkes çizdiğini sever, asıl olanı inkar ederdi.Ve herkes usta ressamdı, yürünen her yol ise, kar beyazı tuval..