Tarihi eksik yasamak gibi bir kavram oldugunu hep dusunmusumdur.

Tarih nasil eksik yasanir ? Herkes, aslinda herkes degil tabi, belirli yerlerde, belirli zamanlarda belirli kisiler ve toplumlar. Aslinda buna tarihi eksik yasamak degil de yasanan surec icinde bazi evrelerden gecmemek de diyebiliriz.

Neden mi boyle dusunuyorum. Bu ulkenin yasadigi tarihle entegre olmaya calistigimiz Avrupa ulkelerinin tarihinin cakismadigini görüyorum. Bizde eksik kalan bir cok sürec oldugunu düsünüyorum ayrica. Burada söyle düsünülebilir, bütün ülkeler veya toplumlar ayni sürecten mi gecmeli ? Böyle bir zorunluluk mu var ? Tabii ki yok ama bazi konularda belirleyici olabiliyor. Avrupa bu günlere gelene kadar çok sancili bazi süreçlerden geçti. Bir Engizisyon dönemi yasadi, cadi avlarina çikildi, insanlar yakildi, iskenceler altinda inletildi. Ama ayni Avrupa bir Rönesans ve Reform geçirdi. Bu tümüyle bir yenilenme, yeniden yapilanma hareketiydi. O tarihlerde biz yani Osmanli ne yapiyorduk acaba ? Hazinede para kalmadigi icin nereleri fethedecegimizi dusunuyorduk herhalde. Öyle tarakalarda bezimiz yoktu bizim. Din’in koruyucusu bir halife padisahimiz, onun herseyi bilen bir ulema takimi ve sayisiz askerimiz vardi. Bir lokma bir hirka bize yeterdi, daha ne olsun. Avrupa feodal dönemden sermaya birikimi dönemine gecerken bizde de düzgün isledigi sanilan bir timar sistemi vardi. Bircoklarina göre bizdeki bu sistem fedoal sisteme göre daha saglikli bir yapidaydi. Peki sonu öyle mi oldu ? Olamadi tabii ki. Avrupa sermaye birikimiyle burjuva sinifini yaratip feodal dönemde kapitalist döneme geçerken biz timar sistemini padisahin gelir kaynagi olarak görmeye devam ettik ve agir vergi kosullarinda fedoal dönemi bile aratacak bir yasam tarzina yönelttik insanlari. Feodal dönemde bile insanin kendini yeniden yaratmasina yetecek birikim kendisine geri dönerken bizde karni tam doymayan bir kitle yaratildi. Böylece degil sermaya birikimi kendine yetecek bir yasam tarzi bile bulamadi insanlar. Simdi oturup neden bu ülkede sermaye birikimi ve yatirim olmuyor, neden tasarruf edilmiyor diye kafa patlatiyoruz. Bunu da ATÜT (Asya Tipi Üretim Tarzi) gibi çerçeveye oturtarak kendimizi kandiriyoruz. Bu duruma gelmemizin, Avrupanin gecirdigi bu süreçlerden geçmedigimiz için oldugunu söylemek belki biraz fantezi gibi olacak ama gerçeklik payi yok mu acaba ? Ayni süreçlerden geçmek zorunda miydik ? Geçmelimiydik ? Veya söyle sorulabilir, ayni süreçlerden geçenler ayni durumda mi olurlar ? Ayni süreçlerden mi geçmelidirler ? Buna içtenlikle ‘hayir’ diyebilirim. Japonya benzer bir süreçten geçti ama ayni veya birebir bir süreç degildi bu. Amerika (ABD) ise bu süreçle uzaktan yakindan alakasiz bir süreç geçirdi. Peki biz neden böyle olduk ? Tarihe ayak uyduramamak, yasanan süreçleri degerlendirememek, yeniden yapilanmayi becerememek diyebiliriz. Diyebilir miyiz ? Veya bu soruyu tersten de sorabiliriz. Ayni süreçlerden geçenler simdi ayni yerde midirler ?

Biraz uzun oldu galiba … Ama devami gelecek.