sabahları kazara erken kalkıp annemle kahvaltı etme fırsatını yakaladığım zamanlar fonda sabah haberleri oynarken ön planda annemin dün gece gördüğü rüyaların anlatımı başlar. bu sabahta o sabahlardan biriydi. çıktım evden, otobüs durağına doğru gözüm kapalı yürümeye bşladım.. 1,5 saat sürecek işkence dolu yolculuk başlamıştı..

rahat 40 kişinin yığılarak beklediği durakta kendime kuytu ve otobüs geldiğinde orta kapısına rastlayacak bi yer buldum.. orta kapı çünkü; bizim durakta ön kapı açılmaz genellikle.. konserve kutusuna sıkışmış turşu gibi insanlar ön kapıya kadar doldurmuştur koskoca körüklü otobüsü.. şansın varsa ve antrenmanlıysam itişi kakışı kazanıp orta veya arka kapılardan birine atarsın kendini.. bu sabah ta şanslıydım.. bindik bir şekilde..

tutunmuyordum, tutunmaya gerek ve olanak yoktu.. sağ ve solundaki insan yığını kımıldamana izin vermiyorki düşesin.. kapı her açılıp kapandığında biraz daha akraba oluyorsun çevrendeki insanlarla.. otobüsten indiğimde çantamın ve elimdeki anakartın hala elimde olduğuna şükrettim. ama anakrtın transistörlerinden birinin kırılmış olduğunı görünce küfrettim..

ne zaman adam gibi gidip geleceğim ben işime ? ne zaman adam gibi adamlarla yaşayacağım.. ne zaman adam olacağım.. ne zaman özel arabamla köprüden geçerken veriğim köprü geçiş ücreti yüzünden küfredeceğim.. ne zaman burjuva olacağım ve diğer insanların sıkıntılarını umursamadan ? ne zaman ? ne zaman ??