Bebekken doğumumun ilk günlerinde sanırım ağız salyamla sürekli nemli tuttuğum elbisemin göğüs hizasında nazar boncuğu vardı. Hatırlamıyorum ama fotoğraflar yeterli delil. Koca koca gözler, kıvır kıvır saçlar komşunun nazarından o ufacık nesne beni kurtarmış demek ki(!)Biraz daha büyüdüm, bilek kısmımda uzaklardan getirilmiş yeşil ipler beni korumuş. Birkaç defa banyo yaptıktan sonra o ipler de beni terketmiş ama.Ergenlik dönemime doğru boynumda cevşen ile dışarıya çıkmışım hep. Kendi kendimle çatışma anlarımda beni zora sokmuş bu cevşen. Bacak arasını keşfeden Pinhan, cevşen varken mastürbasyon yapmanın dalgınlığıyla günlerce kendini yiyip bitirmiş, bu derdini de kimseye açamamış yıllarca.
İlk sınavlarında yanına alacağı maddi refakatçi, ablasından kakaladığı Rotring kalem olmuş ve uğuruna inanıp aynı kalemle Lgs’ ye ve Öss’ ye iki defa girmiş, defalarca iş başvurusunda cv doldurmuş, üniversitede ve okulda sınavlara girmiş… Hala da elinde aynı kalem.Belki ilerde evlenir aynı kalemle nikah defterine imzayı atarım. Ya da zifaf gecesinde kırmızı bir baksır giyerim. Ve benim de kıvırcık saçlı, yeşil gözlü bir çocuğum olur belki. Ve ben de onun yakasına bir nazar boncuğu iliştiririm yine.Yılbaşına yaklaştığımız şu günlerde, yeni yılın uğur getirmesi için iç çamaşırı olarak kırmızı don giymek gibi bir inanç vardır bir de. Özellikle yılbaşı gecesi. Vitrinlerde ufak sarı ışıklar, yeşil bir arka plan veya yılbaşı ağacı, spreylerle yazılmış 2007, pamukla kar tanesi dekoru ve seyrek de olsa kardan adamlar. Tabi ki, mankenlerin üstünde kırmızı iç çamaşırları.Uğuruna inandığımız o kadar şey var ki. İlk buluşmadan saklanan tiyatro veya sinema bileti. İlk kolye veya bileklikler. Defter arasında saklanan ilk çiçek. Bazıları anı olur, çocukluktan beri eşyaları defnettiğin hazine kutuna koyarsın. Bazıları ise en kritik anında hep yanında olur. Uğuruna inanırsın. Bu kalemdir, bilekliktir, çakmaktır…Onu o an yanına alırsın ve savaş mahaline gidersin. Sonucu önemli değil ama. Çünkü savaştan sonra hem o hem de sen, birbirinize suçu atmazsınız veya galibiyeti birlikte kutlamazsınız. Sadece o yanında olmalıdır. Onun olmadığı bir galibiyet veya yenilgi onun konumunu zedelemez. Yerine birşey gelemez. Onu gün gelip de defn kutusuna koymazsın. Ama birgün; o, kaybolur belki. O zaman da onu başka birisi bulur, ihtiyacı olduğu yere gider çünkü. Ama sen onsuz yapabilir misin? O kayıp ilanı veremeyeceğin birşey olabilir. Ona darılamazsın da seni terk etti diye! Ardından rakı da içmezsin, efkarlanmazsın o kadar. Kaybettiğin yere birkaç gün gider bakarsın sadece. Aynısından alsan aynı tadı bulamazsın bu sefer. O gitmiştir sonsuza dek. Senin yüzünden; ama defalarca özür dilesen de, bavulunu alıp gitmiştir uzak diyarlara…Sanırım herkesin çantasının veya odasının bir köşesinde böyle ufak, ölümsüz ama kaybolabilir nesne vardır. Bu putperestlik değil ama, çünkü elini açıp dua etmezsin ona. Sadece kilit anlarında yoldaştır sana, senden daha uzun yaşar, senden önce kaybolsa da…