Üniversiteyi il dışında okuyanlar saaatler süren otobüs yolculuklarının ne kadar sıkıcı ve sıradan bir hal aldığını bilirler.Geçen haftaki yolculuğumda yanıma İstanbul Bakırköy’deki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 5 yıl görev yapmış bir doktor oturduğunda anlattığı gerçek hikayeler yüzünden neredeyse otobüsün biraz daha gitmesini isteyecektim. Birbirinden yaratıcı intihar vakaları filmlere konu olmuş çoklu kişilik bozukluklarının gerçek yüzde yüz “Türk” kahramanlarının hikayelerini heyecanla dinledim.Doktorun anlattığı vakalar arasında en ilginci aynı üniversitede öğrencisiyle gizli bir ilişki yaşayan bir yardımcı doçentin intiharı oldu.Öğrencisini beraber geçirdikleri okul yılları boyunca hep kollayan hocası ve sevgilisi kızın notlarını hep yüksek verir ve sınavlarına hazırlanacağı kaynaklar gibi şeyleri temin etmek konusunda hep kıza yardımcı olur.Kız birgün uzmanlık sınavını kazanarak yükselir ve başka bir üniversitede çalışmak üzere hocasıyla ve sevgilisiyle vedalaşır. Veda ederken soğukkanlı bir şekilde hocasına “Artık sana ihtiyacım kalmadı” der.Kullanılıp atılmayı kendine yediremeyen üniversite hocası kıza son olarak onu yarın sabah öğlen dörtte evdeki telefonundan aramasını yanlız o saaatlerde banyoda olabileceğini duymayabileceğini bu yüzden uzun uzun telefonu çaldırmasını söyler. Kız bu teklifi kabul eder.Adam bir düznenek hazırlar ve evdeki telefonuna voltajı arttırıcı bir kutu bağlar. Kabloların iki ucunu keser ve açık uçlardan tutarak kendini devrenin içine sokar. Kablolar avuçlarındayken sandalyesine oturur ve saatin dörde gelmesini bekler.Saat dört olduğunda eski sevgilisi adama telefon eder ve açmadığını anlayıp banyoda olduğunu düşünerek defalarca çaldırır.Adam elektrikle ölür.Amacı kadına hayatı boyunca vicdan azabı çektirmektir.Ve en azından denemiştir.