Eskiden bilimkurgu filmlerinde geçen hayalürünü bazı kurgu fikirler, uzay istasyonlarında (mir, uluslararası uzay istasyonu), yapılan çeşitli deneyler meyvelerini verince gerçek olmaya başladı.Realitenin yolları yavaş yavaş bilimkurgudan geçmeye yüz tutmuş durumda. Uzun mesafeli yolculuklar, sonsuz uzayda seyreden sabırlı gemiler.Gezegenler arası yolculukların ne kadar devasa işler olduklarını düşünmemiştim daha önce. Geçenlerde izlediğim bir belgesel işin detaylarını üzerine bana yepyeni bakış açıları kazandırdı. Uzun sürecek yolculuklar için, büyük gemilerde, gidilecek yerlerin belki de adem/havva’ları olacak seçme insanların olması gerektiğinden bahsediyordu belgesel (burada Mars‘tan ziyade, soğuk gezegenleri kastediyorum elbette, belki de başka yıldız sistemlerini).İnsanlar, uzay gemilerinde belki de nesiller sürecek yolculuklarında türlerinin devamını sağlayarak bir mobil medeniyet kuruyorlar, bir nevi göksel çingeneleri oluyordu evrenin. Tıpkı, 16yy ertesinde kolonileşme amacı ile gemi gemi yeni coğrafyalara taşınan göçmenler gibi. İster istemez bu kadar uzun sürecek yolculuklar için bindiğiniz araçta her türlü geri dönüşüm, besin üretimi ve benzeri fasilitelerin olması kaçınılmaz…

Silent Running filminden; Uzay gemisinde orman
Silent Running filminden; Uzay gemisinde orman

(Tarihe bir göz atarak, meğer ki uzak gezegenlere gitmek kısmet olur bir de orada canlılarla karşılaşırız, vay o canlıların haline dememek elde değil)Böyle bir öneri sunsalar, belki de bir daha geri dönmemek üzere, gezegenler arası (belki de farklı güneş sistemleri arası) bir yolculuğa gönüllü olur muydunuz? Tarihte Amerika diyarına sirayet eden ilk kolonistlerin, Avrupa’nın aşağı tabakası olduğu biliniyor, belki de bu iş için de keşif yapmak için can atan fedakar bilimadamlarından ziyade, hiç tahmin etmeyeceğiniz mevcut kapitalist sistemin öğütüp yitirdiği insanlar gönüllü olurlar, ne dersiniz :)Gerçi düşününce, bahsi geçen belgeselde kimi filmlerden aşina olduğumuz zorunlu kış uykusu (hibernation)’a hiç değinmemişlerdi. Halbuki, 2001 Space Odyssey‘den tutun Alienserisine kadar son derece sıradan bir olgu olarak bahsediliyor bu imkandan tüm filmlerde.

Ayrıca günümüz bilim dünyasının da sıklıkla tartıştığı ve hatta türlü deneylerlerin yapıldığıkonulardan bir tanesi elbette, şüphesiz uzun uzay yolculukları için vazgeçilmez bir imkan kaynak tasarrufu adına.

Bakın 2001 Space Odyssey’i irdeleyen bir sitede, kış uykusunun yararları nasıl anlatılmış;1) Eğer iki astronotta, Jüpiter’e yaptıkları yolculuk boyunca uyanık olsalardı, yiyecek hava ve su tüketip, atık üreteceklerdi,2) Ayrıca yol boyunca motivasyonlarını sağlayarak onları sessiz uzayda mutlu ve meşgul kılacak işler vermeniz gerekecekti. Belki dünya ile sürekli iletişim imkanları sunmanız icab edecekti.Gerçeklerden çok uzak olmasa gerek böyle bir teknoloji, sonuçta ölümcül hastalıkları olanların da dondurularak, dertlerine deva bulunana kadar saklandıklarını duymuşuzdur, lakin dondurulma sürecinin öylece buz kalıbında(!) yatan hasta için nasıl geçeceği bir muamma (ki hatırlarsınız Vanilla Sky‘dabu süreç her ne kadar Penelope Cruz ve Cameron Diazgibi dünya tatlısı iki bayanın bu sürece bizzat fiilen katılımı söz konusu olsa da, korkunç bir biçimde işleniyordu. Cruz’u Diaz’ı batsın, ben huzur istiyorum diye nidalar attırıyordu insana 🙂 )Hayvanlar örnek alınacak olursa, kış uykularında kalp atış sayıları ve vücut ısıları düşmekte, metabolizmalarının işleyişleri yavaşlamaktadır.Örnek olarak, kimi canlılarda vücut ısılarının 2-4 dereceye kadar düştüklerini, metabolizmalarının normal oranın sadece %2’si kadar oksijen tükettiklerini ve dakika başına 100 kalp atışı olan bir canlının kalp atış sayısının dakikada 3 veya 4’e düşmesi verilebilir.

Bu açıdan bakıldığında, uzun süren seyehatler boyunca uyutulmak gerçekten kaynakların efektif kullanılması adına son derece faydalı bir yöntem olarak görülmekte.Yine de uzayda yol alırken bir makine tarafından kontrol edilecek uyku programına pek güvenmemek gerek, yarın bir gün HALgibi psikopat bir makine çıkarak, tüm ömrünüzü uykuda geçirttirip sizi öldürüverir mazallah.Bunlarla birlikte, bir uzay elbisesi giyme zahmetine dahi girmeden, jilet gibi şık bir takım elbise ile uzaya çıkılan Gattacagibi kimi bilimkurgu filmleride var elbette. Veya, tamamen mistik sayılabilecek bir yöntemle, Arakis’in (Dune)’un göz bebeği melanjı aşırı kullanmaları yüzünden değişim geçirmiş lonca kaptanları eşliğinde, zamanı anlamsız kılarak evren bükümü yöntemiyle uzay yolculuklarının yapılması da bilimkurgu alemince aşikar şüphesiz.Lakin yakın gelecekte olabilirlik açısından karşılaştırıldıklarında, uyutularak seyahat etmek en yüksek olasılıklı yıldızlararası yolculuk yöntemi gibi görünmekte.