Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan, Yeni Şafak Gazetesi’nden 5 bin YTL tazminat kazandı.Yeni Şafak gazetesi, danıştay başkanlığı seçimiyle ilgili haberde kişileri zorda bırakarak ve adli kurumları da baskı altına alarak tazminat vermeye mahkum edildi.
yorumlar
peki danıştay katliamının hemen üzerine sıcacık bir açıklama yapıp hepimizi geren, üstüne bir de “olağan şüphelileri” suçlayan tansel hanımdan biz ne kadar tazminat alabileceğiz?
suçlular hala belli değil o yüzden herhangi bir tazminat alamazsın!bir de anlamadığım “biz” demişsin senin adın geçiyor gibi şüpheliler arasında. neden böyle bir vurgu yaptın ki, harbiden şüpheli misin?
şahsım adına mümkün mertebe kişilerle değil, fikirlerle uğraşmaya gayret ediyorum. kişiye özel mesaj yazmak istersem de özelden yazarım olur biter. kapışılacak adam aranıyorsa ben o işlerden istifa ettim. istenirse diğer arkadaşlar bir denenebilir.civarda türksolu, işçi partisi gençlik kolları ve ssbe1 den birilerini görmüştüm. belki onlar bu işleri severler.olay dediğim şeyden anladıklarımız farklı gibi görünüyor.bana göre suçlu belli, olayın üzerine sıcak sahlep içip türkiyeyi germekte büyük katkısı olan tansel çölaşan. konuyla ilgili bir sürü yazı yazar, link veririm ama neye yarar. tansel hanımdan bir vatandaş olarak tazminat isteyebilirmiyim diye şöyle bir düşünmüştüm ama davayı alacak avukat ile kabul edecek hakim bulamayacağımı anlayarak vazgeçmiştim. tabii emin çölaşan fear faktörünü de unutmamak lazım.birde şüpheli meselesi var tabii. olağan şüpheliler filminin seyredilmiş olduğunu varsayarak bu konuya şöyle bir teğet geçip ilerlemeye devam ediyorum. olağan şüpheliler, çevrede herhangi bir olay meydana geldiğinde olaydan etkilenen veya etkilenmeyen bütün insanların ilk akıllarına gelen kişiler veya adı çıkmış 9a inmez 8e denilenler olarak açıklanabilir. her insanın kendine göre bir olağan şüpheliler listesi vardır, olabilir. bence onunda bir mahsuru yok.hikaye böyle devam edip gidiyor. şimdi bir karpuz alıp geleyim, konuyla ilgili fikirlerimle alemi aydınlatmaya devam edeceğim. azzzzzzzzzzzz sonra.
olağan şüpheliler filmini izlemedim o yüzden sen karpuzunu çok istersen kabuğunu da yiyebilirsin. THE END!
karpuzu yedim, çok da güzeldi. bütün hafifi ( yetmez,pilli camiası da gelsin) davet ediyorum. buyrun afiyet olsun.
karpuzla peynir çok güzel gider ama lafla peynir gemisi gitmiyor ne yazıkki! eğer çok dava açılacak bir durum varsa aç, o davayı kazan burda da haberini duyur diyeceğim ama nerdeeee. sen bile konuyla ilgili kapışılacak adamlıktan istifa ettim diye söylenip, açacağın davanın hem avukatının hem de hakiminin olmayışından laf ediyor kapışılacak adam değilim deyip adalete laf sokuyorsun. bu nasıl bir ikilemdir. ha doğru kadrolaşamadığınız tek merci orası o yüzden sökmez oralarda bu boş davaların. ardından emin çölaşandan fear factory diye bahsetmişsin ki – türkçemizin kıt olduğunu düşünmüş olacaksın ki ingilizce terimlere geçmişsin ya da benim lugatım geniş havaları. neyse bunların hepsi lafta o kadar. sen de üstüne karpuz ye, bu kadar derin bir konuda hem ülke imajının zedelendiği hem de fikir özgürlüğünün ölümcül sonuçlar doğurabileceğinin kanıtı olan bir danıştay katliamına karşı sessiz sedasız kal. davetine müteşekkirim, ben evde çayımla ekmek arası sarellemi yedim 🙂
Bu günlerde İlhan Selçuk’un üzerinde durduğu konu şu: Karşı devrim hareketi çok partili sistemden yararlanarak tek başına iktidara gelmiştir. “RTE” Çankaya’ya oturup hükümetten sonra devleti de ele geçirecektir. İslamcı sermaye -en başta Fethullahçılar- hızla büyüyor. Dincilik merkez sağı güdümüne almıştır.Peki çare ne?İlhan Selçuk der ki:”Dinciliğin merkez sağı güdümüne alması çok uzun bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir; buna karşı yeni bir oluşumun kısa sürede ortaya çıkması için BÜYÜK OLAYLARIN YAŞANMASI GEREK…” (Cumhuriyet, 30/06/2006)Normalde bu cümle sosyolojik bir olgunun ifadesi olarak da algılanabilir. Ama Cumhuriyet’e el bombası atarak başlayan, Danıştay’da vahşete dönüşen ve cinayetin ardından Bayan Çölaşan’ın sonradan asılsız olduğu anlaşılan, “Tekbir getirip, Allah’ın askeriyim, diyerek ateş etti.” açıklamasıyla fevkalade ağır bir psikolojik boyut kazanan olayların ardından bu yaklaşımı okuyunca irkildim.Hamdi Yılmazerolayın üzerinden çok zaman geçti ama madem konu açıldı, kısaca fikirlerimi ifade edeyim. o olay çok ince detaylarıyla planlanmış, ama tetikçilerin acemiliği yüzünden aynı profesyonellikte uygulanamamış çok vahim bir olaydır. aynı gün yök toplantısına baskın, süleyman demirele suikast gibi devam olaylarının da planlandığını ama beceriksizlerin uygulayamadığını, gene aynı gün antalyadan dönen başbakanın uçağının alana inerken 2 tekerinin birden patlaması, iliştirilmiş medyanın hemen belli bir kesimi yani “olağan şüphelileri” suçlu ilan etmeye çalışması, ertesi günkü cenaze namazında – eylem yerine bakın, bir cami- hükümet üyelerine fiili saldırıda bulunulmaya çalışılması ve onlarında yanlış yaparak kaçması -erkan mumcuya helal olsun, durdu orada herkese meydan okudu- gibi faktörler altalta yazıldığında katliamın ve ertesindeki olayların çok önceden belki de profesyoneller -emekli değil işbaşında- tarafından planlandığını, en azından bana gösteriyor. ama iyi ki faka bastılar yoksa bugün çok farklı şeyleri konuşuyor olabilirdik.bu vesileyle ölen hakimize Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralananlara acil şifalar diliyorum.