Sıradan bir gündü ve işlerine başlamamıştı. Üzerindeki güvensizliği kırmak istiyor ama bunu ne zaman denese ve kime güvense hep sırları herkesin bildiği birer basit olaya dönüşmüş oluyordu. Küfür savurdu içinden neden güvenemiyorum ben neden diye. Sonra bilgisayarına döndü, en sevmediği programı çalıştırmak için bilgisayarın faresine uzandı. Diğer şubelerdeki fatura bilgilerini almak için sohbet programını kullanmaları istemişti artık patronları. Ama nehir memnuniyetsizdi. Garip geliyordu internet üzerinden konuşmak. Hele bazılarına şaşıyordu internet üzerinden tanışmak ve evlenmek bir an bütün tüylerinin diken diken olduğunu hissetti ve bir küfür daha savurdu içinden ben yüzlerine bakarak güvenemiyorum ama bunlar sözlerle birbirlerine güvenip evleniyor. Sonra aklına yanlış zamanda ve yanlış coğrafyada doğmuş olabileceği olasılığı geldi. Ama nafile vakit 30 Eylül 2002 gösteriyordu. Milenyumu bile geçtik dedi içinden. Birkaç gündür bir arkadaşı durmadan ısrarla devam ediyordu. Bir arkadaşının arkadaşı varmış neymiş çocuk yalnızmış, neymiş artık bir şeyleri yeniden denemenin zamanıymış. Dış hattı çaldı. İçini bir korku ve ürperti aldı orda düşüp bayılabilirdi. En son bu ahizeyi kaldırdığında peşini bırakmayan deli herifti. Kendini yakmaktan intihar etmekten ve sonrada kendini yakmaktan vazgeçip Nehir’i yakmak istediğinden bahsetmişti. Bütün bunları aklından geçirerek ve yüzünü buruşturarak uzandı ahizeye sonra; Alo kelimesini duyunca karşı taraftaki sesin ısrarcı arkadaşının olduğunu anladı. Neyse ki beynine ağrılar girmesine sebep olan Selimin sesi değildi ve içinden çok şükür diye geçirdi. Gülay’ın ısrarcı ve yankılan sesiyle irkildi. Veriyorum bugün senin numaranı çocuğa ve senin çok sevdiğin programda listesine ekleyecek dedi ve sırıttı Gülay. Hayır, istemiyorum demeye kalmadan telefonun kapalı sesini duydu. Gülay telefonu kapatmıştı. Bugünlerde hiçbir şeye yetişemiyorum diye düşündü. İşlerine gömülmeye başlamasının zamanı gelmişti ve ilk fatura bilgisi gelmişti internet üzerinden bunları notlarına ekledi. Bilgisayar sistemine girmesi gereken faturaları toparladı. Yavaş yavaş klavyesinin tuşlarına dokunmaya başladı. Çalıştıkça çalışası gelmişti, Saati bir daha kontrol etti ve saat 11:55 olmuştu yemek zamanıydı. Pazartesi ve yemek zamanı her şeye rağmen buna bayılıyordu. Çünkü çok ama çok sevdiği aşçıları köfte patates yapardı. Belki bilmezdi insanların pazartesinin sıkkınlığından kurtarmaktı niyeti, belki de pazartesileri kendini böle mutlu ediyordu aşçıları. Yemeğini yedi ve yukarı çıktı. Dış hattı çaldı gene yeter artık yeter bir nehirsiz bir işin yapın diye hayıflandı ve garip ürperti aldı içini. Alo dediğinde Selimin sesini yerine Gülay’ın sesini duymak çok ama çok iyiydi. Arkadaşının arkadaşına numarasını verdiğini söyledi.— İyi yaptın verdin nasıl olsa iki günde sakladıklarımdan ve sıkılacak ve gidecek.— Bakalım biraz konuş beğenmezsen zaten sevgili olacak değilsin, arkadaş olursun— Uffffff Gülay benden çok sevgilim olmasını istiyorsun— Tamam nehir ne halin varsa gör, kolay gelsin— Görüşürüz, Kolay gelsin.Tekrar faturalara uzanıp, klavyesinin tuşlarına uzanması birkaç saniyesini aldı. Saati tekrar kontrol ettiğinde artık günün bitiş zamanı gelmişti ve girdiği faturalara bakarak dudak bükmüştü. Giremedikleri yanında hiç gibiydi girdikleri. Bir hafta yatması ona böle bir miras bırakmıştı. Cumartesi bile fatura girecekti belki de. Nitekim de öle oldu. 5 Ekim sabahı gene masasının başında fatura bulurken buldu kendini. İstemediği programı gene açmayı unutmuştu. Faresine uzandı programı açtı. Birisi onu listesine eklemişti. Program ekleyen kişinin iletişim kurabilmesi için izin vermesini istiyordu. Düşündü kimseyi istemiyordu. Hayır diye uzanacakken aklına Gülay geldi. 5 gün önce vermişti ama eklememişti kendi bu bilmediği çocuk. Merak ve Korku ile neyse diye geçirdi ve izin verdi program ve ilk iletisini aldı.— Merhaba ben Yılmaz, Gülay benden bahsetmiş olmalı. Umarım rahatsız etmiyorumdur.Nehir’in kızdığı cümlelerden biriydi. “Umarım rahatsız etmiyorum”. Rahatsızlık vereceksen niye yazıyorsun sanki davetiye gönderdim, Benle konuş diye düşündü. Yazıp yada yazmamak arasında gitti geldi. Gene güven engelline takılmıştı. Hiç kimseye güvenemiyordu. Gülay haklıydı galiba, yeniden bir şeyleri deneyebilirdi ama kimdiki bu Yılmaz. Parmaklarındaki gücü artıran merakla yazdı:— Merhaba, ne rahatsızlığı…