Çocukluklarında despot bir baba ile başa çıkamayan Joleen (Charlize Theron) ve kardeşi James (Nick Stahl) kendilerine yeni bir hayat kurmak için evden kaçarlar. Fakat şehir koşulları onları beklemedikleri çalkantılara yönlendirir.Filmin omurgası evden kaçışlarının ardındaki ondördüncü seneyi anlatmaktadır. Joleen’in artık Tara (AnnaSophia Robb) adında 11 yaşında bir kızı vardır ve göçebe hayatı yaşamaktadırlar. Sevgilisi uyuşturucudan dolayı tutuklanınca ve bir müddet sonra evinden de kovulunca Joleen’in tek çaresi kızını alıp şehrin diğer yakasında yaşayan kardeşi James’in yanına taşınmaktır.Ne varki ruhsal olarak çöküntü yaşayan Joleen yeni bir sevgili edinir ve onunla kaçar. Kızı Tara’yı kardeşi James ile başbaşa bırakır. Henüz kendisine bile bakamayan James bu zor yükün altından kalkamayarak bir zamanlar ezildikleri baba ocağına dönmeye karar verir. Geçmişiyle yüzleşmesinin vakti gelmiştir.James yaşadığı bu zor durum karşısında içindeki babalık duygusunu uyandırır ve Tara’ya yaşamadığı bu duyguyu her pahasına yaşatmaya çalışır.Çeşitli filmlerde efektör olarak tanıdığımız Bill Maher ‘in ilk yönetmenlik deneyimidir ve filmin durgunluğu bundandır diye düşünüyorum.