Unutmadım seni, kimse unutturamadı. Özel değildin oysa herhangi biriydin. Ne boyun bosun vardı, ne kaşın gözün, yoktu albenin. Nedendi sana bu bağ, bu sensiz yoksunluk neden? İçim peşine akıyor hala, deldiğin yaralar sızım sızım. Savrulup gittin benden ne varsa?! Daha mı mutlusun şimdi, bensiz tam mısın? Bense yarımım sensiz, belki de daha azım. Tutunduğum hiçbir dal taşıyamadı beni, koptu gitti hepsi. Bir tek ellerin tutabilirdi, bıraktılar, düştüm. Hem de öyle bir düştüm ki derine, en derine. En çok onlara güvenirdim, gözlerin de çekti gitti. Zifiri karanlığa terk ettiler beni, ışığım yok. Yüreğimde huzursuz bir sessizlik senin bozmanı bekliyorum hala. Yoksun. Yaşayıp yaşamadığımı merak ederdin arada, senede bir sorardın ” iyi misin” diye. İyi olmam mutlu etmezdi seni demek ki, bir daha aramazdın. Sadece iyiyim diyebildim sana her seferinde değilim oysa. Hiç iyi değilim. Çöreklendin kaldın orada ıssız kalbimin bir köşesinde, eşeleyip duruyorsun olduğun yeri. Bi dur, bırak kazma küreği. Acıyor anlamıyor musun!! Neymiş efendim dünyanın bir yerinde hala yaşıyormuşsun, yaşıyormuşum. Bu nasıl yetiyor sana. Yaşıyorum evet yaşamaksa nefes almak, yürümek, yemek, içmek. Dışımdaki ben canlı, içim kupkuru bir ucube haberin yok. Geldin bitirdin beni, gittin yitirdin. Geldiğinde başkasıydım gittiğinde başkalaştım. Şimdi dön desem sana, yetti desem, dönüp gelsen tanımazsın beni. Ya da tanırsın belki de, doğru ya eserinim…