Günümüzde malum güvenlik sorunları sebebiyle üstünde pek durulmayan nükleer gemiler, dünyamızın yakın zamanda karşılaşabileceği olası bir petrol krizinde deniz taşımacılığının sekteye uğramaması için en ideal ççzümlerden biri gibi gözüküyor. Şu an ki kullanım alanı sadece askeri denizaltı ve uçak gemileri olan nükleer sevk sistemlerinin ilk uygulaması amerikan denizaltısı Nautilus’la başlamış. ABD’de büyük bir heyecanla karşılanan nükleer gemi teknolojisinin ilk ticari uygulaması bir kargo taşıyıcısı olan N.S.Savannah olmuş.1971’e dek hemen hemen tüm dünyayı gezen Savannah hakkında Başkan Eisenhower’ın sözleri çok anlamlıdır “Savannah’ın yapım amacı tüm dünyaya nükleer enerjinin barış zamanında nasıl kullanılabileceğini göstermektir” Çok çeşitli limanlara ziyaretlerde bulunan Savannah, bir kargo gemisinden çok lüks bir yat gibi zarif çizgilere sahipti. Bu onun bir adeta gösteri gemisi olarak yapıldığını ispatlar gibiydi. Savannah, hizmet süresi boyunca, imkanlara sahip olmasına karşın, maliyet sorunları sebebiyle yolcu taşımaya teşebbüs etmedi. Yeniden askeri uygulamalara dönersek, üstün hız avantajları, maliyet avantajları gibi sebeplerce tüm gelişmiş donanmalar nükleer denizaltı yapımında bulunmuştur. ABD ve SSCB başta olmak üzere Fransa, Büyük Britanya gibi donanmalar günümüze kadar yaklaşık 450 nükleer denizaltı inşa etmiştir. Soğuk savaşın bitmesi sebebiyle büyük kısmı görevden kaldırılmış bu denizaltılar dizel denizaltılara göre daha uzun menzil, daha yüksek hız ve manevra kabiliyeti gibi askeri denizaltılarda vazgeçilmeyecek özelliklere sahiptir. Ayrıca ABD ve Fransa’nın uçak gemilerinde de nükleer reaktörler kullanılmaktadır. Ticari gemilerde nükleer enerjinin kullanılması yanında büyük ekonomik avantajlar getirecektir. Biraz teknik bir örnek verirsek, 17 knot hızda seyretmek 26000 SHP güce ihtiyaç duyan bir gemi (ki şu anki tüm kargo gemilerinin ortalama ihtiyaç duyduğu enerji budur.) saatte 6.4 ton fosil yakıtı kullanmaya ihtiyaç duyar. Aynı gemi hızını 25 knot’a arttırmak için saatte 32 ton yakıt yakmak zorundadır. Bu yakıt gemiye 130000 SHP güç sağlar. Hidrodinamik gerçekler izin verse de, ticari gemilerin süratli gidecek şekilde dizayn edilmemesinin sebebi budur. Bu sorun yakıt maliyetinin yanısıra bu denli fazla yakıtın depolanması dolayısıyla menzilin azalması gibi sorunları da yanında getirir. Oysa ki bu gemilerde nükleer enerjinin kullanılması miktarca daha az yakıtla daha süratli ve daha çok mesafe yol katedilmesini sağlar. Ayrıca nükleer enerjinin, radyoaktif atıklar dışında atmosferi kirletici karbondioksit gibi gazlar çıkarmadığı da göz önüne alınmalıdır. Uzun bir süre yakıt ikmali gerektirmeyen nükleer reaktörler, yakıtı bittiğinde bir tersanede atıkları güvenli bir şekilde depolayıp yeni yakıtını alarak yoluna devam edebilmektedir. Sonuç olarak eğer varolan bazı güvenlik sorunları yok edilebilirse nükleer enerji denizcilik sektöründeki ekonomik sorunlara bir nebze olsun çözüm vaad etmektedir.
yorumlar
Şu anda olan günde 30 kazalık gemi batma istatistiklerini incele (uydurdum tabi ama istanbul boğazında günde 2 batış oluyorsa..)ve buna çin hindi ve uzakdoğu ülkelerinde haftada bir meydana gelen 100 ölümlü kazaları ve Rusların denizcilikteki beceriksizliğini ekle. Her deniz kazasının bir nükleer felakete dönüşmesi faydalı bir şey değildir sanıyorum. Çıkarılamayacak yerlerde batan gemilerin deniz dibi canlılarını Godzilla’ya çevirecek radyasyonu yaymasını hesaba katmıyorum bile. Çok güvensizim bu konuda. Yozgat’ta Tofaş arabalara nükleer reaktör takmak gibi.
…yok edilmesi planlanan bir enerji için bunca kirlilikten vazgeçip daha da kirletmeye değer mi?Cebe kadar inecek füzyon yapılacaktır yakın tarihte, neden atom enerjisi için bu çabalar?Herkes bilir portakal büyüklüğünde parça ile bir denizaltının katedeceği yolu. Peki acaba o portakal yalıtılmasını gözardı ettiğimizde neler götürüyor bireylerden, hesaplanırmı?