Ergenekon için, Türklerin ana rahmine düştükleri an derler. Bir nevi tarih sahnesine çıkıştır.Türkün tarihi, kurdun acı acı ulumasıyla başlar sanki. Belki de, o zamanlar “sus itoğlusu kendi başını ye” falan denseydi, fazla zayiat vermeden bugünlere gelebilir miydik?..Türkiyeyi aşağılardan izliyorum; Deniz cihetinden, belki farklı görünür gözüme diye. Öyle de oluyor: Bir arkadaşımla çeşmeye düşüyor yolumuz;Aman tanrım! Millet her birşeyini salmış tahta biti gibi göbek atıyor. Alkolün dibine vuranımı ararsın,dipdiri memeleri ile lingodan mağripe uzanmış göbekler… Alası var bu cenabet yerde… Sanırsınız ki, O’nun hikayesi filminin platosu..”Burda aşk kokusu var ” diyor arkadaşım.” aşk kokusu falan değil aşkı yatağa bağlama çabası hepsi bu?Türk, anallaşmış/sanallaşmışTürk’ün Kül tablasına bırakılmış cansız yatan düşleri, kül renginde savruluşu, ateşi andıran kavruluşu gerçeklerin yüze çarpan alevi..Çeşme’de hoptirinam olurken,Aynı gün Hakkaride yedi asker daha toprağa!Makus İt, durmaksızın uluyor;Kürd, milliyetçilikten bahsediyor; Saçmalıyor, düpedüz saçmalıyor; İdeolojik olarak bu tanımın çok uzağında sayarım kendimi. Ama bir gerçek var ki, tarihte hiçbir devler kurmamış, millet olamamış bir ırkın bu iddiası ciddiye alınabilir mi?Türkü de kürdü de şu, Bob-hop projesini anlamak zorundadır; Aksi halde mayası tutmayan sütün yoğurttan intikam almasından başka bir yol görünmüyor ufukta…Açılım paketi; Türkün-Kürdün paketine giren kalın bir nesne haline gelmemesi şartıyla önemli olabilir..”Çizgisel Tarih” adıyla bilinen bu tarih anlayışına göre, Tarih, bir yerde başlar ve bir yerde bitermiş. Bu süreç, kaçınılmaz bir “kader”dir ki buna Tarihî Kader (Fatum Historicum) denirmiş.Marksa-Engelse göre, bu kader marksizimle son bulacakmış. Öyle diyolar..Böyle “fatumu” topyekün becermek gerekir…”Kimi dosta varır, dosta bend olur. Kimi nefse uyar, kahrolur gider.” derler.Bekleyip göreceğiz…Ağır aksak adamlığımla, suratım asık, içim saklı, dilim sarhoş, bitmek bilmeyen hüznümle buradan gidiyorum..