Tik takTik tak, zaman geçiyor, bense elimde kâğıt kalem, düşünüyorum. Kendimi her zaman sevdiğim bir eylem olan yazmaya hapsetmek istiyorum, defterimin içine gömülmeliyim. Oturup saatlerde parmaklarım yorulup bileğim acıyana, keşke sol elimi de en az sağ elim kadar güzel kullanabilseydim diyene kadar yazmak istiyorum… Ama konu bulamıyorum…Konu nedir ki diyorum kendi kendime bazen, bir yazar için her şey konu olur, hatta bir öykü yazarı için aynı bir fotoğraftaki gibi “o an” bile konu olabilir. Bir fotoğrafın anlatabildiğini, sadece uygun zamanı bekleyip, doğru yerde doğru zamanda çıkarılan bir deklanşör sesinin anlattıklarını, şimdi uzun uzun dallandırıp budaklandırıp, kalemin kağıdın üzerinde gezinme sesiyle anlatmak istiyorum. Uzun uzun ,ince ince bir oya gibi işleyip sonunda “oh be bu sefer oldu sanırım , bu sefer istediğim derinliği yakalayabildim, dibine vurdum” demek istiyorum. Tabiri caizse bokunu çıkardım da denilebilir. Dediğime göre tabiri caizdir zaten.Ama olmuyor bugün bokunu çıkaramıyorum işte bir şeyler eksik… Ne olabilir her zamankinden farklı olan bugün ne olabilir, benim canımı sıkan ama etkisini her zamanki can sıkıntıları olarak göstermeyen kalemimi etkileyen zihnimi serbest bırakmamı engelleyen eksiklik ne? Kalkıp evin içinde dolaşmaya başlıyorum bulmak için. Safir, güzel, asil İran kedim, her zamanki gibi camdan dışarıyı süzüyor. Asil olmak başka bir şey, ondaki asilliğin birazı bende olsa daha farklı bir yerde olurdum. Olur muydum? Belki bendeki eksiklik budur, biraz asalet… Şu parmaklarımın haline bak, çocukluğumda voleybol oynarken incitmelerimden, yıllardır deklanşöre basmaktan, kalem tutmaktan, klavye tuşları arasında gezinmekten yamuk yumuk. Hiç asil değil! Hiçbir yüzük yakışmıyor parmaklarıma. Evet, al sana bir eksik daha, bir yüzük olsa güzel olurdu aslında… neyse bu konuyu kapatalım, vardı o parmaklarda bir yüzük, çıkmak zorunda kaldı… Uzun hikâye…Safirin mama kutusunu kontrol ettim, mamamız var. Buzdolabına baktım süt var, biraz kahvaltılık var, hatta mısır gevreği bile var. Dünden kalan akşam yemeğim de var.Bu işi bırakmam lazım, yapamıyorum demek ki dedim kendi kendime. Eksik falan da yok! Her şey tamam, dışarıda parlak muhteşem bir güneş var, aynı zamanda yumuşacık pürüzsüz bembeyaz bulutlar. Ne soğuk ne sıcak bugün. Safir yerine bir köpek mi alsaydım kendime acaba. En azından beni zorlardı, onu dışarıya çıkarmam için. Belki oyalanırdım biraz.Eksik var, eksik sensin dedi Safir.Bende oturup bunu yazdım, sonra da gidip kendime bir köpek yavrusu almak için dışarı çıktım.