“I flirt with suicide,

Sometimes kill the pain….”

Yüzünü gördükçe kendimi daha da kötü hissediyorum, aynalara bakamıyorum, kendimden kaçıyorum… Her köşebaşı benim için sana bir dönüş, ve ben yaptıklarımdan dolayı dönmek istemiyorum. Yüzüm yok sana nedeni nasılı açıklamaya… Ve kendimi hapsediyorum küçük kutucuklara, bir kaç kelime ile…

Yüzünü artık görmek istemiyorum, vicdan azabı, bana “ceza vermeyeceğini söylediğin halde verdiğin acı”, kaçışlar, acıya saplanışım, batışım, kayboluşum… Seninse her şeye rağmen gülen yüzün, bana bakan gözlerin, benim için endişelenen kalbin… Hiç düşünmedin mi dün gece beni öylesine bırakıp giderken? Vicdanım ve ben, bir odada başbaşa… Söylesene, giderken sen de mi şeytani bir gülüş bıraktın ardında? Bana “Her şey düzelecek, gülümse…” derken alay mı ediyordun? Küçücük kutumda, gözyaşlarıyla boğulmak üzereyim. Sense…. Tadını çıkar, çünkü bu son…

[Aldatanın, aldatılanı ezme girişimleri; asıl ezilen kim, tartışılır…]