örtmenim örtmenim tuvaletim geldi departmanından…
heh! kadıköy’de ilkokul hocamı gördüm. yetmiş yaşını aşmıştı, emekli olmuş. en son üniversitedeyken görmüştüm, hala çalışıyordu altmışını geçtiği halde. inanılmaz bir kadındı. tanıdığım en anarşist kişilerden biriydi (şimdi şimdi anlıyoruz tabii.)güzel günlerdi ilkokul zamanlarımız. eğer bir çocuk, ilkokul öğretmenini sevmezse hayatı boyu küfreder ona, şansımıza bizimki bombaydı. portakal kabuklarıyla ders saatlerinde maç yapabiliyorduk mesela.kalamış ilkokuluna saldırırdık: kalamış kalamış yerleri yalamış diye.onlar da bize teksan teksan kafadan noksan derlerdi. hobaaa…paso kitap yürütürdüm sınıf kütüphanesinden, ertesi gün de gizlice yerine koyardım. sınıfta semih diye psikopatik bir kişilik vardı. defalarca evine gidip ailesini, çocuğun okumaya devam etmesine ikna etmek için harcadığı çabayla hatırlıyorum. aynur hanım, tonton örtmenim benim.
yorumlar
gittik şimdi taa nerelere…….bizimkinin de kızlarla erkekleri kaynaştırmak gibi bi saplantısı vardı.sürekli bi kız bi erkek oturturdu ve haftada bi fln da değiştirirdi yanımızdakileri…tam nefret etme yaşı ya ilkokul çağı, biz iyykkkk dedikçe daha da gaza gelirdi kadın.iyiniyetliydi tabi ama niyeti pek bize göre diildi o zamanlar; kavga dövüşü artırmaktan başka bi işe yaramazdı sonuç olarak…
Benim ilkokul hocam temizlik hastasıydı.Her sabah masasını alkolle sileri..Bikere de dolabından sınav sorularını yürütmüştüm…ehuehihee…ne günlerdi..
Benimki ise sınavdan önce test kağıdını fotokopicide çoğalttırmak için bana verirdi. Genelde sınavdan bir önceki gün falan olurdu bu olay. Ben bakmazdım kağıda, hiç bakmadım.
sonra kalemini nasıl kırdığım.
beden egitimi yapardik 🙂 Ne yapalim, isterdik kiramazdi bizi..
beş senede dört farklı öğretmenim oldu.haa çok da dramatik bi durum diil ama yine de iyi değil işte.
bizim sınıf hocamız da kızlı erkekli karışık oturturdu. genelin aksine sınıfta tembel ve anlama zorluğu çeken kız sayısı fazlaydı.. Eee inek biri olunca da 😉
Ama o haticeyi hiç unutmayacağım. Robin Hood almıştım harçlıklarımla. ilkokul ikide. tenefüslerde okuyordum. hazmedemedi tabii. derste parmak kaldırıp “öretmenim, çekirge kitap getirmiş sınıf kütüphanesi için” demişti. ben de hayır diyemedim işte. gitti kitabım! arzu olmasa nasıl bitirirdim onu bilmem. her tenefüs kütüphaneyi açardı benim için. sınıfta tek rahibim salihaydı. ikimizden başka parmak kaldıran olmazdı derslerde.
nereden çıktı şimdi bu. neler neler geldi aklıma… :))bir de ben iki okul değiştirdim. ikinci okulun kocaman bir bahçesi vardı. bahçenin bir kısmı sıra sıra ekilmiş çamlarla bezeliydi. çamlarda köşe kapmaca oynardık ama en büyük eğlencemiz bu değildi. en büyük eğlencemiz çamlığı kazmaktı. kazıp kemik bulmak. kemiğin ne işi var demeyin, eskiden mezarlıkmış okulun olduğu yer. biraz toprağı eşelediniz mi bir sürü kemik bulurdunuz.
şimdi okul binasını yenilemişler. çamlığı kökleyip 3 katlı bir bina dikmişler.
benim de 3 farklı öğretmenim oldu. birine alışırken bir başkası, ona alışırken başkası.. hey gidi
ilk öğretmenim iki ay kalmıştı. sanırım benden kaçtı çünkü ben sürekli saati sorup duruyordum. sıra arkadaşım fıstık gibi bi kızdı…ikinci öğretmenim hemen onun ardından geldi haliyle. ona da saati sordum sürekli pek oralı olmadı. ben de bıraktım. meğer pazarcıymış aslında peynir satarmış. bizim dayıoğulları da pazarcıydı, aynı yerde tezgah açarlarmış. ikinci senenin sonunda o da gitti.üçüncü sene sınıfı dağıttılar. siz şuraya siz beşiniz şuraya falan. yeni bi sınıf. süper bi öğretmendi nuran öğretmenim. gider gitmez sınıf başkanı yaptılar beni. bi de yanıma güzel bi çıtır oturttular. küme küme oturuluyordu o zaman. kız solumda oturuyordu ama tahta da solumda kalıyordu. atkuyruğu yaptıı saçları yüzünden bi bok anlamazdım dersten. burnuma çarpıp dururdu. uyuz olurdum. belki de ilk aşık olduğum kızdı.hala aynı maallede yaşıyorum ve bir kısmını hala görüyorum. ilk sınıf arkadaşlarım buranın belalıları şimdi.
o yaşlarda belli oluyor muydu fıstık gibi kız olmak yahut taş gibi erkek olmak (kızlar içindir genelde “taş” da ben erkeğe derim) ?o yaşlarda benim gözde arkadaşlarımın gözde olma sebepleri fıstıklık falan değil de koşma yarışmasındaki birincilik, bilemedin sesli okumalardaki akıcılık idi.işte bu tiplere hayran olurdu,yetersiz öğrenciler,ayırımcı öğretmenler.(hiç öğrenciye hayran olunur mu dimi,bari belli etme diğerlerinin yanında)hafızamı zorluyorum kim yakışıklıydı diye,gerçekten yoktu öyle bi şey. aklıma gelmiyordu,konuyla ilgili hormonum yoktu.