“Boşuna azap çekmeyin BİR derman için” diyor Yusuf Atılgan Aylak Adam’da.. Sonra,adamın sorduğu bir soruya olan kadının cevabının düşünmeden söylenen bir “seni seviyorum” oluşundan ötürü de duraksıyor bir an ve aynı kelimelerin,cümlelerin her insanda farklı bir değere sahip olduğuna,hal böyle olunca da sarfedilen sözler aynı olsa dahi mütemadiyen farklı dillerin konuşulduğuna değiniyor.Bir insanın yaptığı minik bir hareketin,ama istemli ama değil,nasıl da hayatında büyük izler bırakabilecek bir etkiye sahip olabileceğini söylüyor.Bir kadının ayakkabısının topuğuna yönelişinin bile…Penceresinden düzenli olarak gözlediği dilencinin sigarasını,’para vermezler’ kaygısıyla yoldan geçenlerden gizli şekilde içtiğini farkedip,ertesi gün dilenciden doğal bir şekilde sigara isteyerek,ona etrafta kendisinden başka delililer olduğu izlenimi vermek istiyor,bir dilencinin dilenirken gayet sigara içebileceğini,dilenciyi şaşırtmaktan aldığı haz ile kanıtlamak istiyor.Ona birşey öğrettiğini düşünüyor,seviniyor.Yatağa yattığından itibaren,o gün kaleminin çiziktirdiği bir cümle üstüne saatlerce düşünmenin kaç olası rüyanın üstüne yatabileceğinden bahsediyor.Bir süre yazmak istemiyor,biraz uyuyabilmek için.Ve niceleri…Bayılıyorum dışarıdan en manasız görülen insan davranışlarının büyük sonuçlara bağlanmasına;çünkü can-ı gönülden inanıyorum kocamanlıklar ardındaki azınlıklara…Bayılıyorum insanı küçülterek,parçalara ayırarak aydınlatılan o uzun ruh-i tünelin sonuna varma çabalarına,birşeyleri anlamaya çalışmalara,sonunda anlamalara ve aktarmalara..O kadar basit değilken hiçbirşey,söylenenlerden ve hatta düşünülenlerden bağımsızken neredeyse herşey,bayılıyorum insana dair birşeylere ulaşmak için sözlerin gözardı edilerek bir topuğa yöneliş hareketinin önemsenmesine,bir göz seyrelmesinin derin bir ruhla ilişiklendirilmesine,yemek yenilen bir lokantadan çıktıktan sonra ödenen hesap üzerinde değil de garsonun sarfettiği son sözün tonu üzerinde düşünülmesine,birine bakarken,birine birşey söylerken akıldan geçen fazlaca alakasız milyonlarca izlenimin ve aslında bazı yerlerde ve zamanlarda hep aynı olan o esrarengiz izlenimlerin kimse tarafından dile gelmemiş olmasının ardından pat pat dökülmelerine,her sıradışı,artistik lafın ardındaki esas gerçekliğin,samimiyetin gösterilmesine ve her klişe söz öbeğinin ezber ve alışkanlığı beslediğinin işaretine…Ayrıntılara gözlerimi değdirirken,ruhuma bitişik sarkıtların ‘yalnız değilsin’ şefkatiyle damla damla eriyişlerini,soğuk ve sert kütlelerin konuşlanmışlığının ardından ılık ve süzülen akışkanlıkların sezinlettiği tazelenmişliği se-vi-yo-rum.Kendimi,kendim dışında bulduğum her yeri seviyorum.