Az evvel okuduğum tavşan öyküsünün bana anımsattığı çok komik bir olayı nakletmek istiyorum sizlere. Lakin öykümüzün kahramani olan şahsiyeti tanımış olmak bu hikayenin asıl vurucu noktası olduğundan, kendisinden biraz bahsetmek isterdim ama maalesef dilimiz üzerindeki hakimiyetimin kısıtlı oluşu buna pek müsaade etmiyor. Sadece Allah hepinize böyle arkadaşlar nasip etsin demekle yetiniyorum.

Öykü:Kahramanımız bir gün evinde otururken, aniden çalan telefonla irkilir, yerinden fırlar ve cevaplar onu. Telefondaki henüz ayrılmış oldukları eski kız arkadaşıdır. Kahramanımızın da çok sevmekte olduğu köpeği (adı Hektor olsun) ni çişe çıkarmak icab etmektedir ancak kızcağızın sağlık durumu buna elvermemektedir zira ateşler içinde yatmaktadır. Kahramanımız, sıkı bir hayvansever olmasının ve Hektor’a olan özel ilgisinin de etkisiyle başına geleceklerden habersiz derhal kabul eder bu misyonu.Sakin Anadolu yakası semtlerinde dolaşırlar bir müddet güle oynaya. Derken bir anda huysuzlaşır Hektor. Kahramanımızın tüm zaptetme çalışmalarına rağmen bir çalılığa saldırmaktadır. Kahramanımız Hektor’u bir kenara çekmeyi başararak çalılıkların arasına doğru uzanır. Bir de ne görsün? Acılar içinde kıvranan bir tavşancık. Muhtemelen hasta yahut yaralı hayvanı görünce içi parçalanır. Hayvansever ya, derhal yardım elini uzatır zavallıcığa. Oysa az önce azgın bir köpeğin saldırısına uğramış olan tavşan kardeş hiç de kendini böylesine kolayca teslim edecek kadar aptal değildir. Kendisine uzanan eli var gücüyle ısırır.Acıdan şaşkına dönmüş olan kahramanımız ise Hektor’u gerisin geriye evine bıraktıktan sonra en yakın hastaneye gider ve muhtelif kuduz aşılarıyla maceramız son bulur.

Kıssadan hisse: Yaralı tavşan, yaralı aslan kadar tehlikeli olabilir zaman zaman. Onlara elimizi uzatmadan önce 2 kere düşünelim.