Bilmediğimden değil,gayet iyi biliyorum,bir çok melankolik insanın karşılaştığı bir problem olarak,yalnız kaldığımızda,o kendimizi dünyanın en iyi varlığı , en zekisi , en yetkini ve hemen ardından büyük bir karamsarlıkla geliveren ve nedense kendisini saygıyla karşıladığımız ve tümüyle kendimizi ona teslim ettiğimiz dünyanın,evrenin belki de en boktan insanı olduğumuz düşünceleri bir bir aklımı ve zihnimi kesip parçalıyor,içimde kazdığı çukurlarda , ben , düşe kalka yürümeye çalışıyor ve içten içe kanıyordum en önemlisi.Yine böyle bir gün,pencerelerim tümüyle kapalı,odamın içinde sigara dumanları çıkacak bir yer arıyormuş gibi heyecanlı heyecanlı kıvranıp dururken odamın duvarlarında , bir melankoli fırtınası , işte aynen böyle gelip içime saplanıverdi.Dünyanın en iyi insanıyım en zekisiiyim dedim kendime , yazdım yazdım durdum romanımı , o bana ben ona bütün gece çat çata , kavgalar ede ede geceyi gündüz yaptık.Sabah oldu tabi nihayetinde , tanrının ışıkları göründü birden arkasını bilmediğim tepelerin ardında ve ben daha doğrusu kontrolünü yitirmiş ben’e bir düşünce hakim oluverdi:Tanrı.Tanrı dedim sonra birkaç kere tanrı , bilmiyorum varlığını ama tanrı işte , yok belki ama tanrı işte , mutlak irade veyüce güç belki ama tanrı işte , tanrı , tanrı , tanrı: Ey yüce varlık , görüyor musun yazdıklarımı , yazdıklarımla , senin o yüce kelimelerinle kudretinin koridorlarında dolanıyorum ve senin görebileceğin manzaranın büyük çoğunluğunu ben de görebiliyorum , senin o resmini ben yazarak resmettim , sen beni yaratarak çok büyük risk aldın , senin sırlarına erişeceğim bir bir ve içinje girip sana kılıç sallayacağım bir gün.