Bos sayfalari doldurmayi dusunmeden basliyorum sozlerime. Cunku biliyorum ki ne kadar yazsam, bos sayfasiz gunler bulamayacagim. Cocuksuz bir babanin olmamasi gibi… Aslina bakilirsa, bilmek ugruna dusunuyoruz ve sebepler onumuze cikiyor. Cunku herseyin bir sebebi var.Peki soruyorum; cevabi alinamayacak kadar zor sorularin pesinden gitsek ne olur gitmesek ne olur ?Ve neden sorulan soruda bir hata olabilir mi diye dusunup cevaptan cok soruya egilmiyoruz ?Cunku bilmiyor muyuz ki acikmadan yemek yemek midemizi zorlar… Meraki olmayan adam sormaz…Yoksa neden ‘hep ayni soruyu sormakta mi diretmeli diye icimizden bir muhalefet gelse, bir sarkinin iki ayri yorumunun o sarkiyi iki ayri sarki gibi yapmakta…’ gibi dusuneyim ?Benim aklimdan zorum mu var diye dusunebilirsiniz…Yani biz neden soruyoruz ki ? Sormayalim ve hayati yasamaya bakalim… Yemek yiyelim, calisalim, kosturalim, zevklere dalalim…Yasamaya bakarken dusunmek gerekiyor… Bazilari dusunebilir, bazilari dusunmeyebilir… Bu da kabul edilebilir cunku herkes istedigini yapmakta ozgurdur…Ama elimizde olmayan bazi durumlari da kabul etmek gerekir, yoksa mutsuz olmamiz kacinilmaz olacaktir.Asil sorulmasi gereken su : Kendimi taniyor muyum ? Gonlume bakiyor muyum ? Ona deger veriyor muyum ?Ben hep soylemden cok, soylenilen seyi dikkate aliyorum ve biliyorum ki soylediklerimin hepsi benim bilmediklerimden kaynaklanmaktadir. Aksi olmaya calisiyorum icimdekinin. Yansimasi… Aynada ters gorunmesi gibi… ama gorunen bir duz cizgi olunca tersi de duzu de ayni oluyor… dilim sessiz ve konusan ben olmaktan cikiyorum.Duvarlara carpiyorum, carptikca umidimi tazeliyorum ve elimden baska sey gelmez diye dusunuyorum.Cunku ne yaparsam yapayim bir el olacak o iste. Dolayisiyla O’nu dusunmem, ya da unutmam hicbir degisiklik yapmayacak hayatimda, cunku O heryerde.O’nun inkar edildigi yerde de, edilmedigi yerde de …O’na yakin olmayi dusunuyorum ama biliyorum ki yakin ya da uzak olmasi diye bir kavram yok.Cunku nereye donersem, nereye bakarsam O’nu gorecegim.Hangi sesi duysam, O’nun sesi olacak. Ve durup dinleyecegim…Yok olusa dogru giden bir yol. Ya da yok oldugunu bilmek.Bu dunyanin hem bos hem de dolu oldugunu bilmek.Cunku takdiri ilahinin aslinda dusundugumuz, var ettigimizi sandigimiz, hissettigimiz ve yasadigimiz hersey oldugu asikar.Biz her ne kadar soylemine karsi ciksak da O’nun disina cikilamaz buyuk bir alem oldugunu biliyor muyuz?
yorumlar
homm
Aklıma Medal of Honor: Pasific Assault geldi.Oyuna başladığınız andan itibaren oyuncu kendisini bir anda savaş gerçeğinin tam ortasında buluyor. Kendimizi daha ne olup bittiğini anlamadan bir deniz çıkartmasında ilerlerken buluyoruz. 3 hafta, evet elimizdeki silahla, üzerimizdeki kıyafetle tanışalı sadece 3 hafta olmuş ve kendimizi D-Day’de çıkartmanın ortasında buluyoruz.Üç haftalık üstünkörü bir eğitim hepsi bu. Öncesi mi? Önemli değil, mahalleye yiyecek taşıyan bir bakkal çırağından başka bir şey yok geride. Ve şimdi aynı kaderi paylaşacak bir avuç askerle beraber ölüme doğru dalgaları yararak ilerliyorsun ve sadece sen değil, herkes bunun farkında. Birkaç dakika sonrasını tahmin etmek güç değil. Ve kıyıdayız, artık 3 haftalık komik oyunların sonuna geldik, bu bir eğitim değil, her şey gerçek, kurşunlar cesetler ve kan… Ölümün tadı kaçınılmaz, ya seken bir kurşunda, ya bir el bombasında ya da senden çok da farklı durumda olmayan düşmanın süngüsünde…Ne olduğunu pek de anlamadan kendimizi yerde buluyoruz. Ve o kısacık hayat gözlerimizin önünden geçerken, bazen Tanrıyla arasında gizli bir anlaşma olduğunu düşündüğünüz o çavuş’un sizi azarlaması kulaklarınızda çınlıyor; “Lanet olası herifler, işte hepiniz öldünüz, beceriksizler!” Ne kadar iyi bir fps oyuncusu olursanız olun, becerilerinizin sınırlarını ne kadar zorlarsanız zorlayın bu acı son değişmiyor. Yönetmenimiz burada güzel bir mesaj veriyor; bu düşündüğün kadar basit değil, istediğini yap, bu kaçınılmaz bir son ve gerçek bu, savaş ve ölüm denilen şey bu… Ekran karşısında yere yıkılmanın, ölmenin bir anlamı yok beklide. Bir flashback… geriye dönüyoruz.*Flashback’den de çıkaracağımız gibi oyunu ölmek için oynuyoruz. Ne senaryo ama.