benim takvimim.. sürümün takvimi.. kimin, ne zaman, nasıl kutsallaştırdığın anlamadığım bir sürü günün yazılı olduğu kağıtlar yığını. bu günlerde neler yapılacağının açık açık yazıldığı maarif şeysi. takvime bağlı yaşayanların, sabah sıçmadan önce okudukları tuvalet dergisi..misal, bu yazının onaya gittiği günün ertesi aziz yıldırım, pardon, valetin kişisinin biz insancıklara hediye ettiği sevdicekler günü. takvim yaprağımızın arkasında prosedürler açık olarak belirtilmiş. ey cemaat-i sevgililer, sağ baştan sayyy:- seni seviyorum sevgilim ve sana kırmızı güller aldım!- seni seviyorum karıcım ve sana tek taş yüzük aldım!- seni seviyorum aşkım ve sana 21 inç yarr..- atın bu zındığı zındana!!dini bayramları, kandilleri, yortuları anlıyorum. sonuçta insan, kendisine emir olarak verilen bir şeyi uyguluyor. ama aklım bu sevgililer günü şeysini almıyor. nereden çıktığı belli olmayan öpüşme günlerini almıyor. insanların zoraki eğlendiği yılbaşlarını almıyor. kimin tanrısı emretti bunları? kimin peygamberi beynimize işledi? kimin imamı bu emirlere uymayanları cehennemde bekleyenlerden bahsetti?sağıma bakıyorum, olanca yüzsüzlüğü ile bir mücevher firması tek taş yüzüklerini satmak için “beni şu kadar sevsen” diyor (kendisine o kadar bir şey göstermek isterim ama ortam müsait değil). saçma sapan kırmızı hediyelikler geziniyor (benim bildiğim kırmızı ateşin, öfkenin rengidir. hangi hıyar onu romantizmin zincirine vurmuş şaşarım)..sürüm. canım benim. yıllarca “inanmam böyle günlere” deyip, “ya aslında bunlar özel günler için fırsat” diye kıvırtanlarım. ertuğrul özkekciklerim.sağım solum, 14 şubat; önüm arkam yılbaşı; içim dışım anneler günü. bir gün var oysa, benden içerü..(aklıma gelmişken, iki tane yazı; biri ayşe düzkan‘dan, ötekisi başka bir yerden..)