Uzun yillar once Leonardo da Vinci ve unlu astronom Kepler, gunes sisteminin dodecahedron (20 polyhedron nokta, 30 polyhedron kenar ve 12 pentagon seklinden olusan poligon) ve buna benzer geometrik sekillerden olustugunu iddia ediyorlardi.
Bugunlerde ise Dr. Jeffrey Weeks onderliginde bir grup bilim adami, big bang teorisine ait haritalar uzerinde yaptiklari arastirmalardan yola cikarak, uzayin bakildiginda ayni yildizlarin birden fazla kopyasinin gorulmesiyle meydana gelen sonsuzluk yanilsamasina neden olan 12-yuzlu aynalar dehlizi oldugunu iddia ediyorlar. Bu bilim adamlarina gore, soz konusu model dogruysa, bu yeni teori, icinde bulundugumuz evrenin, cok daha buyuk kapsamli alemlerin icinde yer alan bir cok baloncuktan biri oldugunu savunan, populer big bang teorisinin curutulmesine neden olabilir.
Dr. David Spergel onderligindeki bir grup bilim adami ise, ayni veriler uzerinde surmekte olan analizlerinin soz konusu yeni modeli curutmeye yetecek duzeye ulasmak uzere oldugunu iddia ediyorlar ve sonuclari en kisa zamanda Internette yayinlayacaklarina dair soz veriyorlar.
Simdi bilim adamlari Wilkinson Microwave Anisotropy Probe (WMAP) tarafindan 2007 yilinda gonderilecek olan Planck adi verilen uydunun, evrenin gercek sekli(?) hakkinda gonderecegi bilgileri bekliyor.
yorumlar
uzayin, bakildiginda ayni yildizlarin birden fazla kopyasinin gorulmesiyle meydana gelen sonsuzluk yanilsamasina neden olan 12-yuzlu aynalar dehlizi oldugu iddiasi beni urpertti. bi’ baska haberde de bi’ bilim adami evreni çan ve titresimleri seklinde aciklamis ve “tipki bir çanin titresimleri, çanin kendisi ile sinirliysa; evrendeki herhangi bir dalgalanma, iniş çıkış da evrenin kendisinden daha genis sinirlara sahip olamaz,” demis. urperti, yerini kafa karisikligina birakti! :/
Leonardo neyse de Kepler bu işe kendisini öylesine kaptırmış ki zaman zaman buradaki gibi gerçeğin oldukça dışına çıkmış. Kendisinin hayranlarındanım.Evren ve sonsuzluk üzerine incelemeler insanoğlunun doğal merakından kaynaklanıyor. Aslında merak edilecek fazlaca bir şey yok gibime geliyor. Ölünce sonsuzluğu anlayacağız nasılsa!
dun ak$am bir fransiz, bana bu konudan bahsetti. lakin ben de kac gundur goruyorum ama okumuyorum.. (zaman olmuyo diyelim..) ben de hmm guzel teoriymi$ falan demi$tim. meger gozumun onundeymi$. bilakis ahkam bile kesebilir mi$im konu hakkinda.. oyle detayli bi yaziymi$..
12 yüzlü aynalar dehlizi teorisinin doğru olduğunu varsayarsak. Bu dehlizin de içinde olduğu başka bir evren ortaya çıkacaktır. Ve yine az önceki evrenin içinde bulunduğu bir diğer evren. Bir diğeri, bir diğeri, diğer bir diğeri :)… Bu böyle gidecektir -kuşkusuz. E biz ne mi yapmalıyız? Ya ölüm ya da bilim bizi kucaklayana dek beklemeliyiz.
bu biraz tasavvuftaki vahdet-i vücut anlayışını anımsatıyo bu varsayımların sonu evrenin tekbir ışık hüzmesinin evren prizmasıdan yayılan türlü renk ve enerjilerde kırılımından ibaret olduğunu her türlü dalga ve çekim kuvveti de hakeza bu teoride yerine oturtulabilir hem bu evreni gördüğümüz ve duyduğumuz gibi algılamamızı da açıklar yani bütün şuur sahipleri evreni kabiliyetince algılar. ana la aynı vahdet-i vücutçuların dediği gibi . ama bence mesele biz varmıyız yokmuyuz odur. e düşünüyoruz öyleyse varız…
“dünya”mızın içinde bulunduğu evren, herhangi bir şekilde aynasal teorilere uyuyorsa, demek ki, dünyanın da aynısını bakınca -ki baktığımız şey muhtemel bir ayndır teoriye göre- görmemiz gerekiyor.dünya’ya benzer bir şey gördüler mi acaba?bir de insan düşünmeden edemiyor. görüntü yansıması yanında enerji yansıması varsa ve aslında biz varolanların birer kopyaları, hatta, birinci değil de on ikinci dereceden kopyalarıysak. aslında yaşadıklarımız önceden yaşamış olduklarımızın kopyalarıysa… ?belki de zaman boyutunda bir farklılaşma söz konusu. küçükken -belki saçma gelecek ama- aklıselim bir din hocamız, aslında meleklerin var olduğunu, fakat bizim bilmem kaç yılda yaptığımızı onların saniye içinde yaptığını, bu yüzden göremediğimizi savunmuştu. bakınız hiperküp: küp 2.
ne zaman icilecegi belli olmayan bir bardak sodanın icindeki herhangi bir baloncugu dunya kabul edersek sonsuzlugu nasıl belirleyebiliriz? varligimizi neye borclu oldugumuzu nerden anlayabiliriz? bu baloncukta olsek disari cikabilirmiyiz?
insanoğlu ilk etrafı incelemeye koyulduğunda, bir gündüz vakti güneş’i görmüş ve “yüce tapılası ısı kaynağı” olarak güneş’e tapmış. Çok sürmemiş; güneş batmış ay çıkmış.. Bu sefer insanoğlu aya anlam verememiş, ve geceyi aydınlatan ay’a tapmaya başlamış. Sonra ateşi bulunca, ayın da güneşin de forsları kalmamış. Taa ki insanoğlu ateşi de kontrolü altına alana dek…
ne olduğunu anlayamadığı herşeye tapa tapa gelmiş insanoğlu bugüne. Bugün ise sonsuzluğa bir türlü kafası basmıyor.
ama bence sonsuzluğa tapması da pek uzun sürmez