“Edebi, edepsizlerden öğren.”Bu sözün deruni manasını özümseyenlere anlatılan ne çok hikmet var. Ancak, elifi görse mertek sanacak yeni bircoca-cola nesli tüm ihtişamıyla ekranlarda arz-ı endam eylemekte…Var oluşlarını renkli kartonlara yazarak elde eden “makina” gençliğinden umut kırıntıları dermeye çalışan “gece kuşu” beyin çabalarını derin bir acıyla seyrettik geçen yayın döneminde.Tasavvufu sadece ve sadece “şeriatçıların” tekeline bırakan bir snob aydın tavrının yanı sıra, geleneğine saygı ve sevgi duymayan kifayetsiz iktidar sahipleri de bu rengahenk, ulvi kültürün ruhuna el fatiha çekmiştir.Şimdiki “tabula rasa” beyinli gençlikte umut fidanları gören gözlere selam olsun!Özü itibarıyla “sol”a en yatkın dinamik olması beklenen “genç” kitle, Balkan Naci’den bihaber, Ebru’nun dillere “destan” aşkından ise enforme manyağı olmuştur!Sap ile samanın, it ile at izinin birbirine karıştığı bu bilinçli dezenformasyon çağında, bizi bu sanal alemden kurtaracak, insanlığımızı duyumsattıracak, hayata ve insana dair derin, sımsıkı ilişkileri yeniden inşa edecek/ettirecek, hayata Yaradan’ın gözüyle yeniden bakabilmemizi ve Ene’l Hak’ka bihakkın vakıf olabilmemizi sağlayacak yegane güç pırıl pırıl, duru, tertemiz, naif ama o ölçüde de heybetli tasavvuf kültürüdür.Cüneyd-i Bağdadi, Hallac-ı Mansur, Beyazıd-ı Bistami, Mevlana, Hacı Bektaş…Gönlüne kainatı sığdıran bu yüce insanlardan; bugünün ruhlarına, beyinlerine globalizmin bireycilik guruları tarafından tecavüz edilen gençlerinin öğreneceği çok ama çok şey var…Yazılı ve görsel medya kanallarının kanalizasyon kanalına döndürüldüğü günümüz dünyasında tertemiz nefes almak istiyorsak, bu “deli divane” insanların dünyasına davet etmeliyiz “çet” yapmanın kaypaklığında ruhunu en sıradan içgüdülerinin emrine veren biçareleri…