digitürk isimli özel televizyon yayını yapan şirketin bir kanalı var. ismi “sinek” , “s’nek” falan gibi yazıyorlar yanılmıyorsam. az önce orada bir programa denk geldim, adı “zamazingo”. ya da buna benzer bir şey.tam emin olamıyorum çünkü kısa bir süre için izleyebildim ve program hemen bitti. “zap” yaparken benim de yazmakta olduğum bir bolg sayfasına benzer bir görüntüye denk gelince biraz durdum ve bu arada da aşağıda bahsedeceklerime denk geldim.konuklardan birisi olan atletli dövmeli bir delikanlı vardı. ( yanlış anlaşılmasın her ikisini de çok severim ( atlet ve dövmeyi kastettim)) ve yine sanıyorum ki bu delikanlı maşhurlardan biri. ama hangi alan ya da alanlarda meşhur bilemiyorum. şarkıcı mı, oyuncu mu, manken mi. mankenlikten oyunculuğa geçmiş ve yakın bir zamanda kaset çıkartacak bir sporcu mu ? neyse.bu delikanlı aklımda kaldığı kadarıyla diyordu ki : “bu ekşisözlükte yazanlar, sabahtan akşama kadar kepenkle kapalı pencerelerin ardında oturan, kalın camlı gözlüklü sivilceli yüzlü çocuklar. bunlar hep bilgisayar başında oturmaktan radyasyonu yiyip böyle oluyorlar. “şimdi ilk akla gelen soru “nasıl oluyorlar ?”biraz daha konuşunca bu delikanlının sonraki yorumlarıyla biraz daha aydınlanıyoruz “tarkan diyince 9 sayfa çıkıyor benim adıma 7 sayfa var. ben okumuyorum. ama adamın biri şunu yazmış….”şimdi “okumuyorsan bu teferruatı nerden biliyorsun ?” gibi bir soru sormanın bile gereği yok. durum ortada. ben seni ilk defa görüyorum, sen kendini neden tarkanla kıyaslarsın ? onu da anlayabilmiş değilim. da şu gayet belli ki hakkında yazılanların hepsini okumuş ve bunlardan hiç de hoşnut olmamışsın.biraz sonra da “bu ekşi sözlüğü neden tanrılaştırırlar ki, anlayamıyorum” gibi bir laf daha etti. sonra da program bitti.ekranda köşede de canlı yazıyordu, bir an için arayıp da konuşsam mı dedim. ama aramadım. zira telefonun ucu onlarda olunca istedikleri yerde kesebilirler ve üstüne gereksiz yorumlar yapabilirler, sinirimi bozmanın alemi yok. ( bunların hiç birisini yapmayıp, lafımı sonuna kadar dinleyip , “haklısınız, biz böyle düşünmemiştik” de diyebilirler tabi ki. ben en nahoş senaryoyu yazdım. tanımam etmem adamları, kendi kafamdan haksız yere kötü tahmin yapmış olmayayım )o an aklıma gelenler ve söylemeyi düşündüklerim ise şöyle şeylerdi :sen televizyonda bu ekşisözlük’ten ve yazarlarından böyle bahsedebildiğine göre bir kere onu küçümsemeye hakkın yok. demek ki en azndan senin için gayet önemliymişler. ayrıca bu “bölye oluyorlar ” lafına acayip takıldım. sanıyorum ki olumsuz bir anlamda kullandın bu lafı. ama sen şu ya da bu şekilde bir sıfatla televizyonda boy gösterip konuşan bir adam olarak , ekşi sözlük yazarlarını ( yada sanal alemde benzeri bir site ya da ortam da yazan diğer insanları) “sabahtan akşama kadar kepenkle kapalı pencerelerin ardında oturan, kalın camlı gözlüklü sivilceli yüzlü çocuklar.” diye sınıflandırabiliyorsan, bence buradaki tek hata, senin televizyonda konuşuyor olabilmendir.araya gireyim ( iyi de zaten ben yazıyorum ( neyse)) ekşisözlük yazarı değilim. bir aralar oldum. sorna bir gün baktım ki değilim. nedenini hiç bir zaman öğrenemedim. ekşisözlük ve sanal ortamdaki “moderatör olunca bir şey oldum zanneden ve erkeklik taslayan sanal kahramanlar” tarafından yönetilen benzeri yapıları hiç sevmem. ama bu, körükörüne onları karalayanlara anlayış göstermemi de gerektirmez. “düşmanımın düşmanı, benim dostumdur” gibi bir saplantım yok.neyse efendim. işte bu delikanlı programın seyredebildiğim son bölümlerinde bu tip sözler sarf etti.bu delikanlının, gerek ekşi’de, gerekse sanal alemin yüzlerce diğer sitesinde, sözlüğünde, bloglunda ya da grubunda, kelimenin tam anlamıyla 7’den 70’e dağılan yaş gruplarında ve her türlü kültürel, eğitimsel düzeyde ve zeka seviyesinde insanların yazdığını bilmeden, böye dar bir bakış açısıyla, bu yaşa nasıl gelebildiğini merak ediyor insan. bunları televizyonda nasıl söylemesine izin verildiğini de merak ediyor. eşkisözlük’ten dinleyen olduysa o programı, vay bu elemanın haline 🙂 eminin ekşisözlüğü o programdan daha çok takip eden vardır.programdaki diğer konuk da (ya da program sahibi) burada yazanların bunları gerçek hayatta söyleyemediklerinden dem vurdu. “buarada yazmak kolay, sıkıysa yüzümüze söylesinler” gibi bir ifadeyle. bu konuya büyük ölçüde katılıyorum. sanal ortamdaki kadar erkek, gerçek alemde pek mevcut değil. hatta reelde baskılanan özelliklerini sıklıkla sanal ortamda atıp tutarak telafi edip hayatta kalabilen bir sürü canlı var. ve lakin emin olun ki ( ve hatta biraz da korkun ki) bir sürü kişi sanal almede olduğu gibi. ve birçokları için, gerçek hayatta bunlardan bir tanesiyle bile karşılaşmak bir felaket olabilir.hepsi bir yana, bu delikanlılar söylediklerinde kelimesi kelimesine haklı bile olsalar, o kalın camlı ve sivilceli radyasyon çocukları da bu toplumun ( kendinizi beğendirmek için uğraştığınız toplumun) bir parçası değiller mi ? onlar da sizin programlarınızı seyretsinler istemiyor musunuz ? onlar da sizi tanısın, kasetlerinizi alsın, filmlerinize gelsinler istemiyor musunuz ?alkışa eyvallah diyip de yuhlayanları “siz de kötüsüz” diye yermek – gerçekten kötü bile olsalar – ne kadar doğru. ben, hatalarımı söyleyenlerden bir çok şey öğrendim şimdiye kadar. ( bunların en önemlisini paylaşmak isterim : ” hemen kendini savunmaya geçmek yapılabilecek en büyük hatadır” )neyse efendim, lafın sonunu da yine konuya dönerek bağlayayım: ben ( kendimi sanalda da gerçekte de aynı uyuz adam olarak gören ( belki de zanneden ( ya da pazarlayan))) o programda olsaydım mesela, nasıl olurdu acaba akıbet merak ediyorum. bunu hem program açısından, hem de kendi açımdan merak ediyorum aslında. orada da böyle ukalalık yapabilir miydim, bilemiyorum.tabi sanal ortamda böyle yazıp erkeklik taslamak çok kolay 🙂 ( illa ki biri söyleyecek, erkeklik bende kalsın dedim)( bunu kendi kendime söyleyerek, aklımsıra durumu kurtardığımı sandığımı söyleyenler de olacaktır, onlar da yormasınlar kendilerini 🙂 )( hatta… 😀 😀 )sevgiyle ve olduğunuz gibi kalın 🙂