son üç-dört gündür ortalama dört saat uyuk, dört saat uyanık bir vaziyette yaşamımı devam ettiriyorum.böylece, ömrümü sekizer saatlik küçük periyodik güncüklere ayırmış oldum. bir gerçek günde üç sahte güncük yaşıyorum. artık haftalarım yirmi bir, aylarım doksan gün benim. zaten bundan önce de, iki seferde bir kez, uyku seansımı iki günde bire düşürmüştüm. yani bir gece uyumayıp diğer gece uyuyordum, bunu da ardışık uykularımdan birinde yapıyordum. daha da yani, mesela diyelim bu gece uyudum ertesi gece uyumuyorum, sonraki gece uyuyorum, bir sonraki gece de uyuyorum, sonra yine uyumuyorum ve bu böyle süregidiyor. anlatması biraz zor tıpkı yapması gibi. ben de uyku sistemimi yeni baştan düzenledim nasılsa.dikkat ettim de, hep gece demişim uyuduğum süreçlere. bunlar havanın aydınlık olduğu zamanlara denk düşüyordu. galiba ‘gece’ kelimesini mecazi olarak uyumak eyleminin yerine kullanıyoruz türkçe’de de farkında değiliz. çünkü biliyorum, ben hiçbir zaman kahvaltı etmem. kahvaltıdan kasıt ne ayrıca? uyanır uyanmaz yenilen yemek mi, sabah edilen bir öğün adı mı? bu önemli. “kahvaltı ediyor musun?” diye bir soru sorsalar mazallah, ne cevap vereceğim ancak bu kahvaltı karmaşasının bir nihayete ermesiyle belirlenebilir. ben uyanınca akşam yemeği yemeyi tercih ediyorum. uyandıktan sonra yenilen akşam yemeği, kahvaltı niteliklerini taşır mı? bu yeni uyku düzenimle beraber aklıma takılan sorular bunlar, belli oluyordur zaten.en son ne vakit uyandığımı hatırlamıyorum. bugün ayın kaçı? günlerden ne? ve hatta hangi aydayız? o derece. takvime ihtiyaç duyuyorum şu an. uyandığımda da oluyor bu. karanlık oluyor örneğin, acaba sabaha karşı mı, geceye karşı mı, yoksa bizzat gecenin ta kendisi mi; bunu bir an evvel öğrenmek için odanın çeperlerinde bir saat, ne bileyim bir tarih belirteci, bir zaman göstergeci arıyorum merakın verdiği yetkiye dayanan telaşla.az önce bir rock müzik programı izledim. daha bitmeden kapamıştım. çünkü zaten topu topu dört saat vaktim vardı yaşamak için ve ben bunun büyük bir bölümünü bu programı izleyerek tüketemezdim. saat oniki’ydi program başladığında ve tahminimce saat üç’e kadar devam edecekti. ben toplam bir buçuk saat izledim. beğendiğim gruplar çıktı genellikle. daha önceden hiç karşılaşmadığım için beğendiğim gruplardan olmayan ancak bu gece ilk defa izleyince beğenip artık onların da beğendiğim gruplara dahil olmalarında bir sakınca görmediğim gruplar da çıktı. “beğendiğim gruplar çıktı genellikle” demiştim iki cümle önce. şu an itibariyle üç cümle önce olan yazıyı, yine aynı an itibariyle iki cümle önce yazmış olduğum yazıya dayanarak söyledim. cümleler su gibi akıp gidiyor, aynen benim güncüklerim gibi.bir klip vardı. böyle grup uzaya çıkmış. hile tabi. film hilesi. yerçekimsiz ortamda şarkı söylüyorlar. tabi bu hile olmayabilir. zekalılar, yeryüzünde de yerçekimsiz ortam kurabiliyorlar. benim bir hayalim vardı. kuracağım müzik grubu artık iyice adını duyurmaya başladıktan sonra, aynı şekilde uzayda geçen bir klip çekecektim. hem de hile olarak değil. hakiki. ciddi bir masrafı göze almıştım. aslında hile olarak da yapabilirdim, hem bu şekilde zaten göze almış olduğum parayı da bir derneğe bağışlar, daha huzurlu yaşardım. bu şu an için önemli değil. “şu an için bana önemli olan bir şey söyle” diye sorsalar, “bu fikir maalesef orjinalliğini yitirmiştir” derim. haklıyım.aklıma geldi. sorunsuz işleyen bir uzay istasyonu günümüz koşullarda icat edilmemiş bulunuyor ne yazık ki. mutlaka tamir için astronot yollayacaklar uzaya. astronot amerikalılara, kozmonot da ruslara deniliyormuş. yakın bir zamanda öğrendim. buradan, hala uzaya üçüncü bir ırkın çıkış yapmadığı sonucuna sapıyorum. bir sonraki sapakta ise, eğer üçüncü ırk çıkarsa, o ırkın karakteristik özelliklerine göre yeni bir isim bulunması gerektiği beni bekliyor.bu yeni uyku sistemimle, daha önceden de varlığından haberdar olduğum ama artık daha sıklıkta yaşadığım bir takım eğlenceli olaylara yeni bir boyut kazandırmış oldum. rüya bitmeden uyanmak, ancak tam anlamıyla rüyadan kopamamak, uyanır gibi olduğunu bildiğim halde rüyayı devam ettirmeye çalışmak ve tam anlamıyla uyurken rüyayı akışına bırakma mecburiyetinde olmama rağmen bu şekilde kendi rüyamın gidişatına bir nevi kendim karar vermek..taşı delen sadece ve sadece azimle sıçandır.