bakkala gitmeden önce..sigara tiryakisi olarak, sabah sigaramın bittiği andan itibaren aynı günün takip eden zaman dilimleri içerisinde bakkala gitmem gerekeceği gerçeğini kabullenemiyordum. her ne kadar neşeli görünsem de, içten içe bakkala gitmek zorunda kalacağımı biliyor olmam, bir taraflarımı mütemadiyen kemiriyordu. gerçi evde yapacak bir şey yoktu. yani, meşgul değildim. bir işimi yarıda bırakacak olmam gibi bir mevzu, ortada yoktu. ama bu bile, yapacak bir şey olmamasının sarhoşluğu bile, bakkala gitmekten çok daha iyiydi benim için. hem yapacak bir şeyler ilerleyen saatlerde mutlaka vuku bulurdu. belki güzel bir türk filmi başlardı arasına az reklam giren. belki aniden müzik dinleyesim gelecekti deli gibi. kısacası evde bulunmaktan mutluydum. uzanıyordum koltukta işte ne güzel.ama bünye bu. sigara ihtiyacım an be an artıyordu. ayrıca, birden gazete okuma fikri bana çok cazip gelmişti. aslında bir gidebileydim şu bakkal denilen yere, hem gazete hem de sigara alırdım kendime. kimbilir, belki de jelibon bile alırdım. daha başka şeyler de alırdım. yeter ki gidebileydim.annem günlük alışverişi yapıp eve dönmüştü çoktan. bir daha dışarı çıkmaya niyeti yok gibiydi. kös kös uzanmamı sürdürüyordum. bakkala gitmek bazında çekilen zahmetlerin zorluğu, uzanmamın rehavetini arttırıyordu. normal bir zamanda, uzanmak belki de bu kadar güzel gelmezdi bana. ama şu an inanılmaz rahattım, sadece, hani romantik yazarların da hep dediği gibi, içimde çok büyük bir boşluk vardı. bakkala neticede gideceğimi biliyordum ve bunu bilmemin boşluğu bende huzur bırakmamıştı.aman allah’ım. o ne zahmettir öyle. pijamamsı döküntülerle dışarıya adım atamayacağım için kostüm değişimim, ayakkabılarımın bağcıklarıyla uğraşımım, alışım ve verişim, ayakkabılarımın bağcıklarıyla yeniden karşılaşışım, sokakta giydiklerimle evde rahat edemeyeceğim için kostüm değişimim..bunu çok düşündüm vakti zamanında. aslında bakkala gitmeyi bu kadar zor kılan, ayakkabı giymek ve çıkarmak. çıkacan böyle zort diye dışarı, hatta zart diye de girecen. bak o zaman ne kadar kolay olacak her şey. ama tabi, tabuları devirmek o kadar basit olmuyor. takım bozulur.gitgide titriyorum sanırım. düşüncelerimi kontrol altında tutmak güçleşiyor. düşünüyorum, neler neler alırım o bakkaldan. kendimi gaza getirmeye çalışıyorum. ne var ki pek başarılı değilim. sokak kapısı ile bakkal arasındaki o yolu biri gidiş diğeri de dönüş olmak üzere iki defa yürümek, dahası caddeden karşıya geçmek, kaldırımlardan inip kaldırımlara binmek, evde geçirilmiş onca sakin günün ardından insan içine çıkmak, hatta ve hatta diyalog kurmak. çok şiddetli bir ateş gerekiyor. ancak bu şekilde olur. en azından ayakkabıları giyene kadarlık çok çok ani bir heves. gemileri yakmak gibi. beni dönüşü olmayan bir yola sapacak kadar itekleyen bir kıvılcım lazım.üşengeçlik, hücrelerin istirahatte bulundukları bir vücut vaziyeti bence.tüm organlarımın molada olduklarını hissedebiliyordum. aklımdan basamak basamak merdivenler geçiyordu. apartmanın merdivenleri. bir de işin apartman kısmı vardı. bakkala gitmek nerden baksan bana yüzelliden fazla adıma mal olacaktı. üç dört cümle de cabası. her adımda iki kol hareketi, ayakkabıları giyerken ve çıkarırken eğilişler, bakkalın uzattıklarını alırkenki kol hareketleri, iki kere üst baş değişiminin sebep olduğu onlarca egzersizimtrak hareketler..bakkala gittikten sonra..işte bunu seviyorum. her ne kadar bakkala gitmeden önceki mayışıklığımın büyük bir kısmı kaybolmuş olsa da yeniden uzanıyorum. o içimdeki büyük boşluğun yerinde yeller esiyor. benim parmaklarımdan dumanlar tütüyor. gitmeden önceki sıkıntımla alay ediyorum adeta. yine de sokağa çıkmayı caydırıcı en büyük etkenin ayakkabılar olduğu fikrimi hala savunuyorum. bazen annem ayakkabılarımı çamaşır makinesine atıp yıkıyor. temiz ayakkabılarla sokağa çıkmadan önce evde giyiyorum. sokağa çıkmak işte o vakit harikulade kolay oluyor. zıplar gibi ev sınırlarını aşıyorum. tuhaf oluyordu öyle olunca. ayrıca öyle oluyordu tuhaf olunca.hep bakkalın üstünde bir dairede oturduğumu hayal etmişimdir. sepetle alışveriş hiç yapmadım. içimde bir uktedir bu. bakkal ile olan samimiyetin derecesi önemli bu alışveriş stilinde. gerçi ben hiçbir bakkalla samimi olmadım. onlarla aramda hep bir mesafe oldu. ben soğuk soğuk almak istediklerimi bakkala söylerken, o sırada gelen birinin önce bir hal hatrını sorup ardından alacağı şeyleri hem de sebepleriyle birlikte anlattığını izleyip onlara hep imrenmişimdir.bazen bakkal dönüşleri benim için çok büyük bir hayal kırıklığına da dönüşebiliyor. almak istediğim asıl şeyi unutuyorum. ama şükür, bugün onlardan birini yaşamadım. biliyorum bu bir son değil benim için, nicelerinden sadece biri. daha çok başıma gelecek bakkala gitmek. daha çook unuttuğum şeyler olacak bakkaldan döndükten sonra. ama ne yapalım.güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter.