Tarih 5 Kasım 1996. Bilgisayar denen yüce aletle tanışmamın ilk günü. İlk bilgisayarımın özellikleri Pentium 75, 8MB ram, 1 GB harddisk, soundblaster 16 bit ses kartı ve S3 Ekran kartı idi sanırım. 14″ denemeyecek kadar küçük bir monitörle birlikte. Eğer böyle bir bilgisayara sahip olmasaydım, aradan geçen 5 yıl boyunca yaşadıklarımı buraya yazamayacaktım.

Bilgisayar eve geldiği zaman oldukça sevinmiştim. O zamanlar Kanal 6’da yayınlanan HUGO adlı programda yer alan oyunlar bilgisayarımda mevcuttu. Hatırlayanlar bilir, Tren oyunu, Dağ’larda koşan Hugo falan. Herhalde günümün büyük bir zamanını bu oyunları oynayarak geçiriyordum. Hatta bilgisayarı evimizde bulunan eski atari makinaları gibi düşünüp gittiğim yerlerde yanımda götürmeyi düşünmedim değil.

Geçen zaman içinde bilgisayarım bozuldu (geçen zaman dediğim bir hafta içinde). Tamirci bilgisayardaki bozukluk ne diye sorduğunda “kaydettiğim dosyaları silemiyorum” gibisinden bir cevap vermiştim. Yani benim bozuk dediğim şey dosyayı seçip klavyeden “Delete” tuşuna basmamaktı. “Siz bilgisayarı bırakın, bir hafta sonra gelip alırsınız dediler”. Biz de dediğini yaptık ve bilgisayarı bir hafta sonra almaya gittik. Bilgisayarımı orada açtığımda kaydettiğim dosyalar yerinde duruyordu. Adam bana “bundan böyle dosylarını silmek istersen fare ile seç, sonra klavyeden delete tuşuna bas. Ya da fare’nin sağ tuşunu seçip “Sil”e tıkla” dedi. Bu yüce ve bulunmaz bilgi için adam bizden 50$ gibi bir para istemişti.

Mutlu mutlu evime dönüp bilgisayarı açtım ve klasik hayatıma devam ettim. Aradan geçen zamanlar bilgisayarı az buçuk öğrenmeme sebep olmuştu. Yani artık Windows Gezgini’nin aslında tehlikeli bir yer olmadığını öğrenmiştim. Günün birinde kuzenimle birlikte bilgisayarın başında otururken aklımıza bir şey gelmişti. Bilgisayarda CD olmadan müzik dinleyebilir miyiz düşüncesini gerçekleştirmek için hemen bir müzik CD’si (Eloy – Ocean) bulup CD’ye taktık. O zamanlar ben Eloy dinlemezdim, kuzenim yanında getirmişti. Windows gezgini ni açtık ve D: sürücüsünün üzerine tıklayıp dosyanın boyutuna baktık ve çok şaşırdık. Nasıl 1KB olabilirdi bu? Herhalde dedik bilgisayar mucizesi. Bu dosyayı bilgisayarıma kopyaladım, CD’yi çıkardım ve dosyaya çift tıkladım. Tahmin edeceğiniz üzere olumsuz sonuç. Kaynak’taki dosyanın bulunamadığı gibi bir yazı çıkmıştı. CD’yi tekrar taktık, yine çift tıkladık bu sefer başarmıştık. Bir yüce bilgi daha öğrendik: “Meğerse biz kısayol yaratmışız”. Ardından bilgisayarla birlikte gelen ve açmaya korktuğum bir programı açtım. Adını hatırlamıyorum ama sanırım Audio’lu bişeydi. Açmama sebep olması adından ibaret tabiiki. Kendi teybimden gördüğüm play, pause, record düğmelerinin hepsi orada vardı. Görüntü hoşuma gitmişti açıkçası. Fazla uzatmayım, öyle böyle CD’deki müziği bilgisayara wav diye bir formatta kaydettik. 12 dakikalık bir şarkıyı kaydettik 120 MB boyutu ile. çok büyük bir boyuttu bu. Ayrıca Windows ’95 te ses dosyalarını “Ses kaydedicisi” adındaki iğrenç program açıyordu. Ve o boyutta bir dosyayı açması saatler sürüyordu. O zaman bir yüce bilgi daha öğrendik ki “bu dosyayı hemen bilgisayarımızdan silmeliyiz”.

Aradan geçen zaman beni bilgisayar kursu’na gitmeye yöneltti. İzmir – Şirinyer semtinde bulunan Bilmer Bilgisayar Kursu’na gitmiştim. O zamanlar 12-13 yaşlarında olan ben, aynı sınıfta bulunduğum insanlara baktığımda 20-25 yaşındaki insanlarla aynı eğitimi görüyordum. O insanların amacı bulabilecekleri işlerde ellerindeki referans’a güvenip daha iyi yerlere güvenebilmekti. Benimse amacım bilgisayarı bilmekti o kadar. 8 aylık bir kurs döneminin ardından kursu birincilikle bitirdim ve işletmenlik sertifikası aldım. Kursta öğrendiklerim; Windows 3.1, DOS, Word – Excel. Excel bana çok zor gelmişti. Hesaplamalar, tablolar vs. Öyle böyle çalışıp başarmıştım.

Aradan yıllar geçti. Artık bilgisayarı sevmiyordum çünkü sürekli bozuluyordu. Ama ben bozmuyordum bu sefer. İçindeki hardware problemleri yüzünden ne kadar bilgisayarı yeniden kursam sonuç alamıyordum. Problemi anlatayım; bilgisayara hiçbir işlem yaptırazken, boş boş durarken, aniden VxD hatası veren mavi bir ekran çıkıyordu. Bunun ne yeri ne zamanı belliydi, canı isteyince çıkıyordu. Bu yüzden bilgisayarı çok güzel pataklamıştım. Çünkü çok sinirleniyordum. Düşüncem bilgisayarda bir problem ya vardır ya da yoktur olması gerektiği. Bilgisayarda olasılığın olamayacağını düşünüyordum (bunu düşünecek bilgi seviyesine ulaşabilmiştim). Hala da öyle düşünüyorum, bana bu durumun neden olduğunu bilen birisi ahkâm yazıversin.

Artık bilgisayarımı kullanmıyordum. Odamda öylece duruyordu. Ondan nefret ediyordum istediklerimi yapamadığı için.

Ve yıl 2000 oldu. Artık bilgisayarımı değiştirecektim. Özelliklerini yazmayım şimdi, çok iyi bi bilgisayar sahibi oldum. İlk kez internetle bu bilgisayarda tanıştım. Hala da aynı bilgisayarı kullanıyorum. Bu bilgisayar da bir çok şey yaptım: İçinde bulunduğum No X In Nixon adlı müzik grubunun kayıtlarının tamamı bu bilgisayarda yapıldı. Bu bilgisayar sayesinde keyboard çalabileceğimi anladım. Yine bu bilgisayar sayesinde Türkiye’de az bulunur içeriğe sahip Sanat ve Müzik sitesi yaptım. Şarkı Sözleri yazabileceğimi farkettim vs.

www.kolayweb.com adında bir siteyle tanışalı yaklaşık 1 yıl oldu. Pc-Net dergisinde reklamını gördüğüm bu sitenin kendi web sayfası yapma motoru’nda yaptığım ilk siteye benden başka kimse girmedi. Ama benim için çok büyük bir adımdı bu. Bir süre sonra Word 2000 ile web sayfaları yapabileceğimi farkettim. Web Sayfalarını yaptım, çok güzel görünüyorlardı bana göre. Bu yaptığım yeni tasarımı siteye yerleştirdim, bir kaç top 100 listesine üye oldum ve siteye benden başka birkaç kişinin girmesini sağladım.

2001 Şubat ayı. Kolayweb yetkilisinden benimle işbirliği içine gitmek istediklerini belirten bir mail aldım. Bir ay boyunca mailleştik ve ben istanbula çağırıldım. Çağırılan tek ben değilmişim, benim gibi 2 kişi daha çağırmışlar (çağırılan insanların siteleri Chekirdek.Com ve Network adındaki iki site).

Benim yaptığım sitenin adı ise ®Domat® idi. Bir hafta kadar istanbulda kaldım ve sonra izmire döndüm. Bir süre sonra kolayweb yıldızları arasında yer aldık. Bu bizim için çok sevindirici bir durumdu. Sitemize giren insan sayısı artış göstermişti haliyle.

Sitede şu bölümleri yaptık: Pink Floyd , Eloy , Dream Theater , Led Zeppelin , King Crimson , Cranberries , Effect Bank , Jethro Tull , Madown , No X In Nixon gibi müzik gruplarının siteleri ve Bosch , Botticelli , Bruegel , Canaletto , Caravaggio , Cezanne , Cranach , Salvador Dali , Degas , Delacroix , Picasso , Dürer , El Greco , Escher , Gauguin , Leonardo Da Vinci , Manet , Matisse , Michelangelo , Monet , Poussin , Renoir , Titian , Van Gogh , Zurbaran gibi ressamların sitelerinden oluşan ®Domat® sitesi istediğimiz ilgiyi ve ziyaretçiyi çekti açıkçası. Özellikle CNN Türk‘te tanıtımımız çok yardımcı oldu. Bir ara www.yonlendir.com adlı domain yönlendirme sitesi de bize destek oldu ve böylece kendimizi tanıttık.

Ardından varımı yoğumu bu site üzerine yoğunlaştırmaya başladım. Hafif.Org ile tanışmamsa geçtiğimiz ağustos ayına rastlar. Gölge adındaki hikayeme yazılan yorumlar hafif’e daha çok bağlanmama sebep oldu denebilir.

Peki ben bunları neden mi yazdım size? ben de bilmiyorum açıkçası. Ben de bilmiyorum gerçekten. Sadece hiçbirşey yapmadan durunca internete giriyordum. Bari bununla uğraşayım dedim. 2 saatimi aldı sayılır.