1972 yapımı John Waters yapımı Pink Flamingos‘u en sonunda geçen günlerde izledim. Filmin ardından aklıma gelen ilk şey, şiddet ve iğrençlik eşiğimizin basbayağı yükseldiği oldu. Şiddet ve istismar, iğrençlik o kadar Hollywood işlerinin göbeğine oturdu ki artık bu tarz görüntüleri oldukça sağlam izleyebilir olmuşuz.Neden? Çünkü Pink Flamingos‘un yapıldığı dönemden, şiddet ve istismarın bu kadar ayyuka çıkmadığı döneme kadar hakkında okuduğum ne kadar yazı varsa hepsi “mideniz kaldırmayabilir”, “daha yarısı olmadan salondan çıkanlar oldu”, “iğrençlikte sınır tanımıyor, ahlaksız” gibi yazılar.Tabi bu referanslar ve bu yazıların ardından filmin başına oturunca insan gerçek anlamda midesini kaldıracak bir şeyler bekliyor. Ve gerçekten de düşünce ekranda izlediklerim öyle herkesin izleyebileceği şeyler değil. Ama! Ama filmin sonundaki gerçekten tiksindirici sahneye kadar hiç bir sahnede tam manası ile bir “ivyğğk” durumu olmadı. İşte bu da tamamen Hollywood’un el attığı ve artık olağan hale getirdiği şiddet ve istismar sineması yüzünden.Filme gelince; film tam bir bayağılık ve basitlik örneği. Film hakkında okuduğum yazılardan birisinde John Waters’ın Pink Flamingos‘u çekerken sinema hakkında pek bilgisi olmadığını yazıyordu. Gerçekten de Pink Flamingos’u izleyen her sinemasever bunu daha jenerikten, jenerikteki kamera hareketlerinden anlayabilir. Kötü ışıklar, kötü ve abartılı oyunculuklar, saçmasapan diyaloglar tamamen ortada sinema cahili birisinin işi olduğunu gösteriyor (Waters usta için en azından o zaman öyleymiş). Ama her ne kadar kötü bir teknik iş olsa da ortada göz önüne alınamayacak gibi olmayan bir fikir var. Saçma, adi, pis, küfürbaz, ahlaksız ve kural dışı ama ilginç. Dünyanın En İğrenç İnsanı ünavanı için birbiri ile sürekli yarışta olan iki taraf ve bu minvalde dönen birbirinden garip olaylar.Filmde Divine haricinden hiçbir oyuncu yapması gerekeni doğru yapmıyor ya da yapamıyor. Bir tek Divine filmin oyunculuk tarafını kurtaran karakter oluyor (gerçek hayattada öyle olduğu düşünülürse çokda büyük bir başarı değil).Müzikler, zamanın rock’n’roll’u. Hiç durmadan bütün filme eşlik ediyor ve atmosteri zenginleştiriyor.Filmdeki kendi adıma en iğrenç 3 şey ise;1- Divine’ın ta kendisi: Makyajı, saçı, vücudu, görünüşü, oğluna oral seks yapması…
2- Divine’ın annesi: Yumurta manyağı, yumurtadan iğrendiren, acayip yaratık
3- Ve tabiki son sahne: Boku Yedin Divine demek geliyor insan sahneyi izledikten sonra ve Divine ölsün istiyor.
Son tahlilde; Pink Flamingos, özellikle John Waters gibi bir yönetmenin ilk dönem filmlerinden ve en garip filmlerinden birisini izlemek için; Sinema tarihinin en garip filmlerinden birini izlemek için; Hollywood sineması hala sizin şiddet ve istismar ve iğrençlik seviyenizi yükseltemediyse midenizi bulandırmak için, bir külte saygı göstermek için bu filmi izlemelisiniz.John Waters’a övgü: Allah Belanı Versin Con!
Bela okumam şundan dolayı; bir zamanlar Jhon Waters demişki “İnsanlar benim filmlerden kusarak çıkıyorlarsa, lanet okuyorlarsa ben o zaman mutlu olurum” yani tam olarak kelimeler bunlar değil ama bu anlamda birşey söylemiş usta.