Serbest Piyasa ekonomilerinin ülkemizdeki uygulama alanını inceleyecek olursak, merkezinde hükümetin olduğu yani hükümetin denetiminde olduğu rahatça görülebilir. Yürütme burada denetleme görevini kendi uygulamaları ve idari işlemler aracılığıyla sağlar.Aslında iktisatta bunlara genel olarak devlet müdahaleleri denir.Hükümet denetleme görevini yerine getirmezse ülkede tekelleşme, özel sektörün işçileri ezerek çıkar elde etmesi gibi sorunlar vukubulur. Çok fazla denetim de özel sektörün yatırım alanını bir hayli daraltır. Bunun dengesini devlet ayarlayacaktır.Yukarıda bahsettiğim konular;teorik bilgiler olup Sayın Başbakan’ın 26 Ocak 2007 tarihinde yapmış olduğu bir açıklamada geçen “para civa gibidir,akcağı yeri bilir” sözü ve devamındaki ifadelerine istinaden gereklidir. Başbakan yabancı yatırımcıların ülkemize sözde gelişim düzeyimizdeki artıştan ötürü geldiğini söylemiştir. Gelişmişlik düzeyi kamu harcamalarının,gayri safi milli hasılaya oranıyla tespit edilir. Gelişmiş ülkelerde bu oran %40-45 civarı olup Türkiye’de de bu rakam seyirlerindedir. Bunun sebebi gelişmiş olduğumuzdan değil dış borçlarımızında kamu harcamalarının içinde yer almasındandır. Yani Türkiye’nin gelişim düzeyindeki artış sözde bir artıştır. Eğer öyle olmasaydı Sayın Başbakanımız “para civa gibidir, akacağı yeri bilir.”sözüne sadık kalır ve Türkiye Yatırım Destek Ve Tanıtım Ajansını kurma ihtiyacı çekmezdi. Bu kurul üstelik doğrudan başbakana bağlı olarak çalışacak ve de ülkeyi özel sektörle doldurmayı kolaylaştıracak bir sistemin kalbi durumunda olacaktır.Bunlar objektif gerçekler olup en yukarıda bahsettiğim teorik denetim mekanizmasının işleyişine dair göstergelerden uzaktır. Bu göstergeler sadece Türk yatırımcılar için geçerli olup aşağıdaki gibi işlemektedir:YATIRIM YAPMAK İÇİN;EB’de Yatırım yapmak isteyen yatırımcının Bakanlığa başvurması.- Bakanlıkça ön yer onayının verilmesi.- Yatırımcı tarafından ÇED raporu hazırlattırılması (yer seçimi kısmından muaf olarak).- Çevre Bakanlığı tarafından İnceleme Değerlendirme Komisyonunun kurulması.- ÇED olumlu kararının çıkması.- Yatırımcıya arsa tahsis edilmesi için Bakanlık tarafından İşletme Müdürlüğüne talimat verilmesi.- Maliye Bakanlığı tarafından yatırımcı lehine irtifak hakkı tesis edilmesi.Yabancı yatırımcı için bu durum çok farklı olup, sadece Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’na başvurmaktan ibarettir. Bu da görüldüğü gibi açık bir çifte-standart uygulamasıdır.Özel teşebbüs tabi ki ülkede işsizliği azaltıcı etki gösterir.Fakat devletin her alanda özelleştirmelere başvurması ve de yukarıdaki gibi özellikle yabancı yatırımcıya yönelik uygulamalarda bulunması en başta işçi kesimi olmak üzere her kesime olumsuz yönde yansıyacaktır. Sonuçta hiçbir yabancı yatırımcı ülkemize “gelişmiş” olduğu için gelmiyor, buradaki ülkelerine nisbeten daha ucuz emeği ve nisbeten daha çok alıcıyı(nüfusla alakalı olarak) kullanmayı amaçlayarak; hammadde ihtiyaçlarını da karşılamak için geliyorlar. Dolayısıyla vatandaşın “para akacağı yeri biliyor da neden yoksulun işçinin cebine girmiyor sözüne de şaşırmamak gerekir.”
yorumlar
Neden yabanci yatirimci sorusunun cevabi belli saniyorum. Turkiye’nin oz sermayesi malesef katma degeri yuksek yatirim yapmak icin yeterli degil. Turkiye’nin buyumesi icin yabanci yatirim sart. Aslinda dunyanin her ulkesi yabanci yatirimdan dolayi kazancli cikar. Ancak Turkiye’nin kisa donemde buna ciddi ihtiyaci var. O konuda ne tip bir tereddut oldugunu anlayabilmek mumkun degil. Bu konuda isin ne boyutta oldugunu cari acik rakamlarina bakarak gormek mumkun. Turkiye malesef dunyayla rekabet edecek kadar gelismis bir sanayiye sahip degil ve kendi sermayesi ile bunu basarmasi da pek mumkun gozukmuyor yakin zamanda.Pek tabi, tasin suyunu cikartirsak uzun donemde yabanci sermayeye ihtiyac duymayiz. Ama sizin universitelerinizde, yurt disi hayalleriyle yasayan gencler var ise, sehirleriniz sans oyunlarindan baska umudu yok gibi gorunen, is begenmeyen issizler ile dolu ise, tasin suyunu gectim, portakalin bile suyunu cikartamiyorsunuz gecmiste gordugumuz gibi.Hukumet, ve ekonomi brokratlari o yuzden bu zorunlulugun farkinda. Bu isi bor madeni muhabbetine cevirmeden ele almak lazim.Kendi yatirimciniz tabi ki onemli ve oncelikli olan onlarin buyumesi ve uretime katilmasidir. Ancak en kucuk seyi bile bahane eden, menfaatci bir millet ve siyasi anlayistan geldigimiz icin, bugun piyasalardaki tikaniklik, bu hukumetin de sonu olacaktir. Turkiye gibi bir yerde siyaset yapmak ip cambazligina benziyor. Dogruyu soylemek gerekirse AKP hukumetinin 5. yilini tamamlamasi ya Turkiye’de siyaset anlayisinin degistigini ya da hukumetin basarili oldugunu gosteriyor.Son olarak da sunu soyleyeyim. Tam da basta belirttigin sebeplerden dolayi devlet mumkun oldugu kadar ozellestirme yapmalidir. Malesef devlet kitleri ozel sektorun onunu tikiyor. Daha gecen sene ulastirma bakanliginin Ankara’ya olan yurt ici ucak seferlerinde ucus icin THY disindaki firmalara peron vermedigini, ve sebebinin de THY’nin ozel havayolu firmalari yokken yuku cektigini simdi o yuzden anlayisli olunmasi gerektigini soyledigini hatirliyorum. Iste devletin kafasi bu. Yahu THY tabi cekecek, o yuzden kuruldu. Simdi artik ozel sektorun sermayesi gorevi devrelacak, onlarin en cok ihtiyac duydugu zamanda, en karli olan hatti ne diye kapatip haksiz rekabet ettiriyorsun. Iste kafa bu kafa, ve bunun sagi solu yok. O yuzden devlet ozel sektoru alabildigine guclendirip, sadece hizmet icin var olmali, ve ABD gibi de guclu olabilmeli bu sayede.