İlk gördüğüm andan itibaren ona adeta tapmıştım.Bir erkeğin bir kadına körü körüne bağlanması hele bir de böylesine arabeskvari bir tanımla tapması bana hep garip kimi zaman da anlamsız gelmişti ama başka açıklaması yoktu yaşadığım şeyin.Aslında farklı şehirlerdeydik.Tesadüf sonucu tanışmıştık.Yürümezdi böyle bir ilişki hem nereye kadar giderdi ki?…Ama biz başardık.Çok direndik.Artık hayatımda benim için önemli olan şeyler elimde olmadan yavaş yavaş önemini kaybetmeye,onların boşluğunu da bu sevgi doldurmaya başlamıştı.Öğrenciydim.Maddi durumum çok iyi değildi ama elime geçen tüm parayı onunla yaptığım telefon görüşmelerine ve onu görmek için yaptığım yolculuklara harcıyordum.2 veya 3 ayda bir o benim yanıma gelirdi.2 yıl bu şekilde geçmişti.Onun yaşadığı şehirde çalışma fırsatını çok kovaladım ve en sonunada bu fırsat elime geçti.Hiç düşünmeden,geride çok düzenli bir hayat bırakarak yanına gittim.Çok mutluydum çünkü o ana kadarki en büyük amacımı,belki biraz da şansımın yardımıyla gerçekliştirmiştim.Gittikten iki gün sonra bana ayrılmak istediğini söyledi.O an yaşadıklarım anlatması zor şeyler.Sanırım hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir hayalkırıklığı,kızgınlık,nefret.Hiçbirşey demedim,yada diyemedim.Sadece sade bir “Sen bilirsin” çıktı ağzımdan.3 ay boyunca hiç görüşmedik.Zor günlerdi benim için.Ondan nefret etmeye çalıştım ama nefretle sevgi arasındaki o ince çizgide takılıp kalmıştım.Birgün hiç beklemediğim bir anda O’ndan bir mesaj geldi telefonuma.Çok şaşırmıştım.Garip bir şekilde heyecanlandım.Bir iki mesajlaşmadan sonra o akşam buluştuk.Birbirimizden ayrı geçen zamandan bahsettik.O gece yanına giderken içimde kalan bütün nefreti suratına kusmak ve vicdan azabı çekmesini sağlamaktı kafamdaki şey.Fakat uzun uzun konuştuktan sonra başını omzuma yasladığında gözyaşları kolumdan süzülürken nasıl böyle birşey yapabilirdim ki?Çünkü ben onu hala deliler gibi seviyordum.O günden sonra herşey çok güzeldi.İnanılmaz mutluydum ama kafamın bir kenarında hep zihnimin derinliklerine atıp unutmaya çalıştığım bir duygu vardı.Hazmedememek.Bir süre sonra aynı evde yaşamaya başladık.Evlilik hazırlıkları yapılmaya başlanmıştı bile.Ama ben beni huzursuz eden o şeyden kurtulamamıştım bir türlü.Birgün ortada hiçbirşey yokken aniden onu terkettim.Evde kendisine ait tüm eşyaları alıp gitmesini söyledim.Eminim benim 1 sene önce yaşadıklarımın daha kötüsünü yaşadı o anda.Benimse bunları yaparken içim kan ağlıyordu.Onu hala çok seviyordum ama sanki böyle yapmaya mecburdum.Çok daha basit bir tabirle ,intikamımı almıştım.Ama bu intikamdan ben de onun kadar acı çekiyordum.Bunu şimdiye kadar hiçkimseye söylemedim.Herkes ayrılığımız sebebini çok farklı,gerçekle alakası olmayan şeyler olarak biliyor hala.Bana sadece neden dedi ama cevap veremedim.Ayrıldıktan sonra bir iki kere karşılaştık.Yanında sevgilisi vardı.Hiç konuşmadık.Bir gece mesaj yolladı.İnsanlara karşı mutluymuş gibi görünmekten yorulduğunu,ölmek istediğini yazmış.Cevap veremedim.Dün akşam işten çıkıp eve gidiyordum.Ana cadde boyunca yürürken otobüs durağında tek başına bekleyen bir kız gördüm uzaktan.Yavaş yavaş yaklaştığımda O olduğunu farkettim.Yaklaşık 1 yıldır görmüyordum onu.Birden anlaşılmaz şekilde panikledim.Yolun karşısına geçip oradan yürümeyi düşündüm.Yada durup geri dönmeyi.Ama ondan kaçtığı düşünmesini istemedim.Ben böyle düşünürken yanına kadar gelmiştim bile.Kokusunu duydum.Aynı parfümü kullanıyordu hala.Acaba merhaba desem mi yada o der mi diye düşünerek kafamı kaldırıp yüzüne doğru baktım.Benimle gözgöze gelmek istemediği belli olacak şekilde başka bir yere bakıyodu.Öylece yanından geçip gittim.Gözlerinin ağlamaklı olduğunu farkettim.Belki de başka birşey düşünüyordu.Benimle ilgisi olamayan.Bensiz mutsuz olduğunu bilmek,her erkek gibi erkeklik gururumu okşayacaktı belki de.Sırf bu yüzden mi gözleri bana ağlamaklı geldi bilmiyorum.Sanırım bir insan herşeyden önce kendisine karşı dürüst olmalı.Ne kadar inkar etsem de,galiba onu hala çok özlüyorum.