Afganistan; işgal ve darbeler altında ezilmiş bir halk. Ağlayan, ağlatan insanlar ülkesi. Aslında çok şey var yazılması gereken Afganistan hakkında. İstedim ki, kelimeler yerine fotoğraflar anlatsın bu ülkeyi.Savaş her zaman çok şey alıp götürür ve yerine sadece acıları bırakır. Bir tarafta birileri sonunda sevdiğine kavuşur. Birileri o masum yüzleriyle gözünü göğe dikmiş yağan bombalar arasında bir parça umut bekler.Sonunda bir kazanan var mıdır gerçekten?Kaybeden insanlıktır..Bu yazıyı yazmama vesile olan, oradakilerin hallerini içimizde hissetmemize sebep olup, bizleri sabah sabah duygulara, düşüncelere boğan sayın contravener ‘in aşağıdaki yazısıdır.bu hikayeyi rafi adında afganistan asıllı ingiltere doğumlu bir photojournalist’ten dinledim.memlekete ilk olarak rus afgan savasi sırasında bir derginin muhabiri olarak gitmiş. 12 sene kalmış. çok güzel ötermiş afganistandaki kuşlar. afganlardan öğrenmiş kuşlar ötmeyi kesince sığınaklara koşmayı. 500 kiloluk bomba atan rus helikopterlerinin yolda olduğunu susan kuşlardan anlarmış insanlar.orada edindiği bir arkadaşıyla konuşmuş geçenlerde. onu sormuş bunu sormuş;hepsi ölmüş. şimdilerde amerikalılar 20 tonluk bomba atıyorlarmış. “geleyim mi?” diye sormuş bizimkisi “yok” demiş; “görmeye değecek birşey yok burada”. sonra da “kuşları hatırlıyor musun?” diye sormuş. “artık hiç ötmüyorlar” demiş.
yorumlar
Geçenlerde bir arkadaşım bana dedi ki, gel görüşelim. Proje var yapılacak, yeklif ver ve anlaşırsan da ya. Ama iş Afganistanda… Peki dedim, gittim. Keşke gitmeden önce soraymışım. Projeleri yapılacak olan iş cezaevi imiş. Mevcut bir cezaevinin yeniden kullanılabilmesi için tamir edilmesi gerekliymiş. Benim 1984 yılından beri, ki bu proje yapmaya başladığım tarihtir, cezaevi yapmama, yapılacak ceza evlerine hiç hizmet vermeme gibi bir kararım var. Yakın çevrem bunu bilir ve öyle kabul ederler.Suya düştü gülümüz, ötmüyor bülbülümüz türküsü vardı bir ara, eminim hala vardır. 20 tonluk-100 yada 500 tonluk bomba değil ki esas olan. Esas olan bir ülkeyi ister bombalar ile ( Afganistan,Irak,Yugoslavya )ister kültür erezyonu ile yıkma düşüncesi ve bunu uygulma sistematiği. Bakın bakalım ülkemize… 1945 lerden sonra bir eğitim politikamız kalmış mı? Yapılabilmiş mi. ? Her yapılan plan bir sonra gelen tarafından yıkılıp, yenisi sürülmüş ortaya… Bir ülkeyi yıkmanın en uzun, ama en sağlam yolu eğitimini yok etmektir. İşte bu yüzdendir ki, 1945 den sonra yetişen büyüklerimiz, bilseler de bilmeseler de bizi yok olmanın eşiğine getirmediler mi? Düşünün bakalım,tarihte ömrü 50-100 veya 150 yıl olan ne kadar çok Türk devleti var. Bu gidişle 150 yılı bulabilecekmiyiz.????