feridun düzağaç
6 sene önce tanıştı benimle. yaşamıma yön verdi farkında olmadan, belkide bir çoğumuza yaptığı gibi..dertleştiğimiz bir dost gibi hissettirdi kendini. bize sırtını çevirmeyeceğinden emin olduğumuz bir dost..
ruhumuz aç ve biz nadir insanlardanız ruhumuzu onunla doyurabilen..
“özlemeden ulaşmayı, anlayamadan tüketmeyi, dokunmadan seksi yaşayabilen, tuşlarıyla arkadaş, yalnızlıklarıyla sırdaş pırıltılardı” k biz onun için.. yalnızlığımızı bize yeniden keşfettiren ve yalnızlığımızla sırdaş olmamızı sağlayan pırıltılardık onun gözünde.üvey dünyamızı gerçeğe çevirendi o..
geçen ayki eskişehir konserinin ardından epeyce adından söz ettiren ve tadı damağımızda kaldı dedirtecek kadar mukemmel bir performansdı o.
bize verdiği değeri tek bir cümleyle anlatıyordu ve buda hepsine bedeldi:
“yalnızlığım sizlere de emanet”
işte feridun düzağaç imzalı bir hayat..bundan iisi yok emin olun ve yalnızlığınıza sahip çıkın..
köprüden önce son çıkış
Bu gökkuşağı bile betondan kent
– ki çoğu zaman tenha –
ve yüreğimdeki çiçekleri umursamazsızın beni
çiğneyen arabalar, yollar ve bu kalabalık;
öylesine yaşamak mesaisinde hep
Ve her görüşümde yollarda mutlu yüreğimi
ürküten, içimdeki mavi gözlü çocuğun en güzel
oyuncağını: düşlerimi inciten, ağızlar dolusu ve
en büyük harflerle KURAL diye bağıran o malum
uyarı: KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
Görülesi değil midir ötesi köprünün…
Ya bir kalp atımı kadar yaklaşacaksam
aradığım her ne ise’ ye…
Ya düşlerimin en cesur kuşu konmak üzereyse
düş bahçemin ekinine…
Yarını bilmemkteki o gizemli cazibe değilse
tüm acıları ve acımasızlığına rağmen
‘yaşamak güzel’ dedirten, söylesene nedir?
Ya köprünün sonundaki geceyse çaresi
fırtınalar vadisinde yalnız bir kır çiçeği
küskünlüğümün…
‘köprüden önce son çıkış’
yaşamakla örselenmiş tüm yüreklerin
saklı ve sinsi kaygıları…
kabusları, yani sevmek korkaklığı!
Düşlerime senaryo yazmaktan ürken, hayata ve
onu yaşamaya erkenden kırıknot vermiş,
aşkın mutluluğun-delinin kuyuya attığı taşların-
tek ve doğru bir açıklaması olduğuna
inanmış yüreklerin kuralları…yasakları…
‘ d o ğ r u ‘ l a r ı . . .
Doğru nedir anlatsana!
Nasıl yaşar, neyle beslenir?
Bencil mi yoksa sevecen midir?
Gözleri varmıdır mesela
Ve varsa bile seninkiler kadar güzelmidir?
Artık çok geç; k ö p r ü d e y i m
Arıyorsam, arıyorsam yanıtları
Soruyorsam ve sorguluyorsam
Ve bir anlam olmalı diyorsam her çarpışında yüreğimin…
Yaşamak zor bi oyun!
Sen, şarkılar söylemeye devam ettiğim,
Benimlesin biliyorum.
Düş tarlamın,
Kuralsız, yasaksız, doğrusuz bahçemin ekini
N e r d e s i n ?
Feridun Düzağaç
bin900doksansekizinci 17 mart gecesi 03.57 istanbul
yorumlar
bu sensin kesin. bu yazıyı nerden buldun merak etmekteyim.Geçen sene kendileri ODTÜ bahar şenlikleri’ne gelene kadar kendisine çok fazla ilgim yoktu ama konser performansı ve uçak adlı şarkısı bi de bünyemde bulunan alkol miktarından olsa gerek o günden beri kendisinin hasta derecesine varabilebilitesi yüksek bi hayranıyım.ama sanırım seni çok sıkmaktayım.tabi bu yazı kesmeseker tarafından yazılmadıysa hepsi boşa gitmekte şu an yazdıklarımın.umarım öyle olmas.
cok daha once tanıstık kendisi ile ve takdir ettigimiz bir abidir grup tınıdan beri. Ancak yukarıdaki yazı ne yazık ki blog olacak bir yazı gibi gelmedi bana. destek iyi hosh ama umarım arkadas hatrına reklam deildir bu
Bildiğimiz bir şeyi ne kadar tekrar edersek o denli düşünce tembelliği doğuyor sanırım.
Albüm kapağını yazmana gerek yoktu arkadaşım zira bilen biliyor;öğrenmek isteyen de orjinalinden okur.
ne manasız bir cümle hele yazıda adı geçen kişi açısından
hem de çok. çünkü güldürmek için çok nedeni var ve o bunu bilmiyor. hafiften sıkılmış olsa bile hep bir pozitiflik yayıyor. şimdi bu sence diyenlere yanıtım şu: tabi ki bence. bu satırları zaten ben yazıyorum.
ama bu güzel bir şey. hakkında reklam yapıldığını iddia etmek ise hepimize birden yapılan haksızlık maddesine girer zannındayım. ah ah bir feridun parçası çalsa da…
ben de uçak şarkısıyla tanıdım onu, kafanfil sokak’ta yağmurdan kaçarken kısacık bir süre tentesinin altında beklediğim kaset&cd dükkanından gelen bir şarkı değil, beni yanına çağıran arkadaşımın sesiydi kesinlikle. …ah çocukluğum, camdan duvarlarım, portakal çiçeği kokulu heyecanlarım…gercekten de şarkısında dediği gibi girdi hayatıma “yağmurda tanıdım seni, yağmuru da sevdim seni de, seni yağmurdan çok.”