Geçen akşam Boğaz Köprü’sünden geçerken baktık bir motorsikletli polis, boynunda sağır ve dilsiz yazan bir kağıtla dilenen çocuğu takip ediyor arkasından gizli gizli. Bizde onları izliyoruz ne olacak diye. Polis bağırdı bizimkine “gel ulan buraya” diye ama polisin surat ifadesinde hiç kızgınlık yok sırıtıyor alaylı. Çocuk bunu duydu ama duymamazlığa geldi aynı anda adımlarınıda sıklaştırdı birden.Arada yandan bakıyor polise ne kadar yaklaştı diye. Köprüde her zamanki gibi sıkışık ya, bizde onlarla aynı hizadayız giderken bir yandanda izliyoruz olayı. Polis yaklaştıkça çocuk daha da hızlanıyor. Sanki onu duymuyor ama yinede neredeyse koşacak kadar hızlandı adımları. Neyse biz polisin hizasına geldiğimizde sorduk. “Gerçekten sağır dilsizmi” diye. “Yok be numara yapıyo inek dedi gülerek..:))öle işte
yorumlar
🙂
ondan önceki günde bir çocuk yine tek bacaklı ama şalvar giymiş bi baktık ayağı gözüküyor üstten. Meğer ayağını arkaya kıvırıp bağlamış:)
çok çakal bunlar canım 😉
Daha önce anlattımmı bilmem ama,
Fenerbahçe’deyiz. Arabanın arka koltuğunda elimde bir bisküvi tıkınıyorum. Yine böyle “sağır ve dilsiz” yazılı bir kağıt var boynunda yaklaştı. Elimde bisküviyi verdim, gözgöze geldik bi yerden tanıyor gibiydim. Yeşil yandı gazladık.
Sonra hatırladım. Her akşam Altunizadeden Topkapı otobüsüne “abi biletim yok binemmi” diye yalvaran çocuktu bu !
Nietzsche söylemişti galiba : “Dilencileri yok etmek lazım, İnsan verince de pişman oluyor, vermeyincede.”