Yönetmen Francis Ford Coppola‘ nın, ilk orijinal haline eklemeler yaparak ve onu yeniden kurgulayarak oluşturduğu -redux- versiyonuyla Kıyamet, yıllar sonra sinemalarımızda yeniden vizyonda..Joseph Conrad‘ ın ‘Heart of Darkness’ isimli romanından sinemaya uyarlanan 1979 yılı yapımı bu destansı film, The Doors‘ un The End’ i ile güçlendirilmiş, muhteşem bir sekansla başlar.. The Doors nağmeleri ve uçmakta olan helikopter gürültülerine tezat bir tropik orman görüntüsü, çok geçmeden başlayan bombardımanla cehennemi bir manzaraya dönüşür..

Askerî istihbarat ajanı Yüzbaşı Willard (Martin Sheen), orduya isyan etmiş bir eski subay olan Kurtz’ u (Marlon Brando) bulmak ve temizlemekle vazifelendirilmiştir..Savaştan, yerli halktan ve orada yaşadıklarından fazlasıyla etkilenerek psikolojik bir travma yaşadığı -ya da hidayete erdiği- belli olan Kurtz, Kamboçya’ nın tropik ormanlarının derinliklerinde, kendine bağlı bir grup Amerikalı asker ve yerlilerden oluşan tuhaf bir topluluk oluşturmuş, kendi başına buyruk bir savaşı sürdürmektedir..Hakkında okudukları ve duyduklarıyla tanımaya çalıştığı, adeta yaşarken efsaneleşmiş Kurtz’ dan çok etkilenen Yüzbaşı Willard, bu ilginç ama tehlikeli adama nehirden ulaşmak üzere küçük bir tekneyle yola çıkar..Filmin büyük bir kısmını oluşturan, Willard’ la birlikte beş kişilik mürettebatın bulunduğu bir tekneyle yapılan bu uzun yolculuk, meydana gelen türlü olaylar ve karşılaşılan durumlarla -seyirci de dahil- herkese sanki bir ‘hayat özeti’ sunar..

Çevresinde bir yarı-tanrı imajı oluşturmuş Kurtz, bu zorlu nehir imtihanından yorgun vaziyette krallığı topraklarına giriş yapan Yüzbaşı’yı nasıl karşılayacaktır?.Çekimleri, büyük ölçüde Filipinler’ de -neredeyse- anlattığı hikaye kadar maceralı bir süreç sonunda, iki yılda bitirilebilmiş; savaşın insan üzerindeki etkisinin -telafisi imkansız- sonuçlarını görsel olarak da çok iyi gösteren Kıyamet‘ i, sinema perdesinde izleme fırsatını kaçırmamalı derim ben..