Hep birlikte naklen ölüm izledigimiz su gunlerde,Amerikan imparatorlugu ruyasiyla aklini bozmus,hic bir legal dayanagi olmayan bu kirli savasi baslatan su anki washington yonetiminin savasi legalize etmek icin one surdukleri yagane sebep saddamin elinde kitle imha silahlari bulunmasi.

Oyle ya boylesine gozu donmus, hatta bu silahlari daha once kendi halki uzerinde kullanmis bir diktatorun elinde boyle silahlarin bulunmasi akla mantiga sigmayacak bir hadise, sozde bu silahlardan amerikan halkini,ve dunyayi korumak icin tum dunyayi kendilerinden daha da nefret ettirerek basladilar katliama, bu asamada silah denetcilerinin irak yonetiminin tum isbirligine ragmen kayda deger bir sey bulamamasinin hic bir onemi yok tabii, onceden plandiklari ve zaten vazgecmeyecekleri bu savasa basladilar, ama nedense kimsenin bolgedeki en etkili nukleer guc sahibinin irak degilde israil oldugunu ve onun basinda da saddamdan geri kalmayacak derecede gozu donmus bir katilin bulundugunu taktigi yok.

Israilin buyuk bir sir icinde gelistirdigi nukleer silahlariyla ilgili ilk bilgi Mordechai Vanunutarafindan gun isigina cikarilmis. Kimilerine gore Cezayir, kimilerine gore Fas kökenli İsrail vatandaşı olan Mordechai Vanunu, 13 yıldır Ashkelon hapisanesinde yatıyor.Hapisteki ilk 12 senesini tecrit hucresinde tamamen dis dunyadan izole bir sekilde gecirmis,simdilerde ise yahudi kogusunda degil kendi tercihi olan filistinli kogusunda yatiyor. Vanununun, Israilin o zamanlar kimse tarafindan bilinmeyen necef colundeki nukler silah gelistirme laboratuari Dimona’da teknisyen olarak uzun yillar calistiktan sonra 1986 yilinda gittigi Londra’da London Times’e yaptigi açiklamalarda, Israil’in elinde 200 kadar çok gelismis küçültülmüs nükleer bomba bulundugu ve Dimona reaktörünün yilda 10-12 adet termonükleer bomba ürettigi ortaya çikmistir. Vanunun elinde bulunan bir cok belge ve resim gazetede yayimlanmistir, Neyazik ki Vanunu kendisiyle yapilan mulakati hic okuma firsati dahi bulamadan, haberin yayimlanmasindan 5 gun once Londra’da yeni tanistigi ABD’li Cindy isimli sevgilisiyle gittigi Roma’da Mossad operasyonu ile kaçirilmis, ve kendisinden bir sure haber alinamamistir, ta ki cok gizli kaydıyla mahkemeye götürülen bir sanık, otomobilden elini göstermeyi başarana kadar. İsrail basınının telesine takılan avuç içine tersten yazılı mesaj oldukca ilginçtir: ‘‘Roma’dan kaçırıldım 30.6.86 Vanunu’’.. Yakalandiginda Roma da birlikte oldugu sevgilisi Cindy takma adli Mossad ajani ise 1997 yilinda Florida’da ortaya cikar…Vanunu ise gizlice yargilanip 18 yil hapse mahkum olur. Kendisine bu eylemi neden yaptığı soruldugunda ise su cevabi verir:

‘‘Bütün bölgeyi tehdit eden nükleer tehlikeyi açığa çıkarmak için özgürlüğümü adadım ve yaşantımı riske soktum. Bütün bunları vatandaşlarım ve insanlık adına yaptım.’’

Vanunun 18 Haziran 2000 tarihli London Times’taki açiklamalarina göre, Israil; denizaltilardan ateslenen, 950 mildeki hedefleri vurabilen nükleer Cruise füzelerine sahiptir ve Amerika ve Rusya’dan sonra dünyada üçüncü büyük güçtür. Israil, 2001’de her biri dört nükleer Cruise füzesi tasiyacak dört denizaltiya sahip olmayi hedeflemistir. Israil’in elinde bulunan nükleer güç Ortadogu ülkelerinin sahip oldugu gücün bir kaç kat üstündedir ve ihtiyaçlarinin da çok üstündedir. Nes Tziyona Biyolojik Enstitüsü’nde bilinen ve bilinmeyen çok sayida kimyasal ve biyolojik silah üretilmektedir. Israil, F-16 savas uçaklarini kimyasal ve biyolojik silahlar yükleyecek sekilde dizayn etmistir. Elindeki F-16 uçaklari, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlari tasima ve atma kapasitesine sahip birkaç ülke ayarindadir. 15 Aralik 1998 tarihli Sunday Times’a göre, Israil, Etno bombalar üretmektedir. Israil’de, Araplarin tasidigi hâkim genleri kullanarak üretilen bakterilerle, bu genleri tasiyan Araplari öldürecek Etno bombalar üretilmektedir. Israil, elindeki nükleer gücünü bir saldiri karsisinda en son anda ve mutlaka kullanma stratejisine sahiptir. Israil; elindeki nükleer gücünü Amerika adina Arap ülkelerine, Sovyetler Birligi’ne ve Sovyetler’le sinirdasi ülkelere karsi, “Samson Plani”adiyla soguk savasin sona erdigi güne kadar kullanma hedefini geçerli saymistir. Bundan sonra da bu stratejiyi devam ettirme karari almistir. Ariel Saron’un agzindan bu stratejinin geçerli oldugu, su açiklama ile çok açik bir sekilde ifade edilmistir: “Araplar’in petrolü varsa bizim de kibritimiz vardir.” Bir Ortadogu savasinda 1953’te Quibya’da, 1982’de Sabra ve Satilla’da Filistinli sivilleri katletmis bir savas suçlusu olan Ariel Saron’un bu silahlari elinde bulundurmasi, bölgeyi ve dünyayi kana bulayacaktir. Simon Perez, daha 1962’de, “Konvansiyonel olmayan zorlama” adli bir nükleer konsept açiklamistir. Israil bu konseptle, bölge ülkelerine statükoyu ve dayatmalarini kabul ettirmeyi amaçlamaktadir. 1975’te Commentary dergisinde Robert Tucker, bir nükleer tehditle, Israil’in statükoyu saglamayi amaçladigina dikkat çekmistir. Israil’in bu stratejisinin arkasinda ABD vardir ve bu stratejiyi, teknoloji ve mali destek saglayarak desteklemektedir. Alti milyon nüfuslu Israil’e yilda 2-2,5 milyar dolar yardim yapan ABD’nin, bu yardimin bir kismi ile Israil’in nükleer gücüne destek verdigi çok açiktir. Irak’tan birkaç kat daha büyük nükleer, kimyasal ve biyolojik güce sahip Israil’in bölge ülkeleri basta olmak üzere dünyaya yönelik tehdidinden hiç söz edilmemesi, ABD ve Israil’in müsterek stratejisi geregidir.

Simdi tum bu gerceklere ragmen dunyanin gozununun icine baka baka yalan soyleyen, tarihin en buyuk psikolojik savasini verip muthis bir bilgi dezenfarmasyonu ile insanlari yaniltan, ve masum insanlari bir kere daha katletmeye baslayan Amerika’dan ve onlarin icimizdeki usaklarindan daha da cok nefret etmemek, ve Israil gibi bir devletle ayni bolgede olmaktan dehsete dusmemek mumkun mu?