Hz.Muhammed, bir hadisinde “ Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi.Kadınlar,güzel koku ve namaz” demiştir ( C.Sena Hz.Muhammed’in felsefesi s.434)Peygamberin burada kadını da sevgililer arasında sayması önemlidir…Şu sıralarda İstanbul da “ İslam Konferansı örgütüne üye ülkelerde kadının kalkınmadaki rolü” konusunda bir konferans düzenlenmektedir…Konferansa katılan islam ülkelerinin pek çoğunun “kadına” bakışı hepimizin malumudur.Bu toplantıdan bizlerin kazanımı açısından bir şey çıkacağına inanmıyorum. Biz kendimize bakalım. Başbakan , ”İslamda , kadınların sosyal hayata katılmalarını engelleyen din değil, din zannedilen törelerdir “ demiş. Elbette ki yerinde ve doğru bir tesbit. Şimdi burada , İslamın ve kuran’ın kadına bakışı ile ilgili ayetleri sıralamaya kalktığımızda ortaya çıkan tablo pek iç açıcı olmayacaktır.Belki de karışık olan kafalarımız haddinden fazla karışacaktır…(Nisa, Nur,Azhap ve Furkan surelerinde kadına bakış çok sert ve acımasızcadır.Öyleki kadına vurulacak sopanın inceliği, kalınlığı bile ayrıntılarıyla belirtilmiştir.)Bu bakış açısı , diğer semavi dinler içinde geçerlidir ve çok şaşırtıcıdır…Tevrat’ta “Kadınlar , üzerlerinde erkek elbisesi taşımasın…Kadının sesi de saçları da çıplaklığa eşdeğerdir.” (Tesniye,xxıı 5)…İncil de “ Kadının örtüsüz olarak Tanrıya dua etmesi layık mıdır? Kadın erkeğin onur ve şerefidir,erkekse tanrının onurudur” der.( Aziz Paulos’un Korentlilere kitapçığı xı,13;57). Bu iki basit örnekten bile anlaşılıyor ki , Yahudi şeriatı, İsa şeriatı ve islam şeriatı aşağı yukarı aynı mesajı vermektedirler…O halde , nasıl oluyor da batı toplumları ya da diğer dinlere mensup insanlar toplumsal hayatlarını ve “kadına bakışlarını” geliştirerek , dinlerinin doğmalarından ve paganizmadan kurtulabilmeyi başarabilmişlerdir.?…Bana göre “evrim” geçirerek…Vicdanlarını ve Tanrı hakkındaki inançlarını , bilimin ve felsefenin ışığı altında yeni bir “uygarlık” vicdanına dönüştürerek…Bugün bizleri derinden yaralayan, her gün medya da yer alan “kadın” konulu haberler , asla ve asla İslam dininin bir getirisi değildir. Aksine bu “yüce” dini akıl süzgecinden geçirmeden adet ve törelerini dinlerinin önüne koyarak “Ahlaksal” doğmalar yaratanlardır.Kadınlarına hoyratça davranan uluslar belki de bilmeden kendilerini alçaltıyorlar…Acaba “kadınları” zulüm altında inletenler, kendi annelerinin, kızlarının , kız kardeşlerinin iffet ve onurlarından şüphe mi ediyorlar?…Bunlar , dinlerinin erdem olarak telkin ettiği şeyleri yaptıklarını mı sanıyorlar?Gerçek olan , mistik ahlakların insanları birbirlerine yaklatıracak yerde uzaklaştırmasıdır. Oysa insanların değerleri,dinsel inançlarından değil, bizatihi insan oluşlarından gelmelidir…İnsanlık suçu işleyenlerinde kendilerini ve “ahlaklarını” yeniden sorgulamalarının zamanı gelip geçmektedir…Bu toplum bunu başarmalıdır.Aksi halde din ve töre adına işlenen suçlar giderek artacaktır…Dinin ana ilkesi “ahlak” olmalıdır ancak erdemliliğin kaynağını da “dinsel” işlevler değil, sosyal hayatın yaşanılası koşulları sağlamalıdır..