Benli sinemaları tehlikeli kılıp; İstanbul portlerinde “sana yakınlaşmak istiyorum” derken reddedilen insancıklar! Onun bunun ev boylarında çoklu gülme seçeneklerini kullanırken ne kadar vicdan azabı çekerler bilinmez. Bilinmesin zaten! Bizim gibileri peşkeş çektikleri insanların boynuna sarılıp, aldandıkları sahte gülüşlerini bugünün karı sayarlar. Bilmezler ki bir insanın, insancıklardan daha fazla gülebildiğini! Yazarım lan kimseye danışmam; son sözleri bile yalan kokan insancıkları! Bu yazdıklarımı okurken; beni seven insanlar benden daha fazla ağıt yakarlarda ben yinede alçak gönüllü tavırlarımın gölgesinde kalırım. Kınamayın edasıyla yakarırım; acıdığımdan! Kahpeliğin bile son moda olduğu günümüzde, insanların 3-5 kuruşa satıldığı anlarımız olur insancıklar tarafından. Hal bu ki bunlar çok demode, bilmediler. Hani şu; her an beraber olup da bir akşam yemeğine bile çıkaramayacağın insancıklar. Bilmezler para nasıl kazanılır? Onlar elmasla kömürün eşdeğerde olduğunu bile bilemeyenlerdir! Onlar, güneşi biraz daha fazla görebilse; elması bile gölgesinde bırakabileceğini bilmemektedir kömürün! Onlar, Allah’ın verdiği nimetlere hiçbir teveccühte bulunmadan rest çekebilmektedir. Meğerse insancıklar, bir gün sevilmeyi; bir günde yerden yere vurulmayı hak etmektedir! Herkes hak ettiğini alır bu alemde. Şimdi sıra bende, çok mutluyum. Yaaa insancıklar? Şimdilerde çok rahatım, çatıyorum onlara… Uğrunda Anamı Babamı bile yok saydığım insancıklara. Benim hiç hakkım yok çatmaya aslında! Yazarsın, okurlar! Okurlar, sen yinede yazarsın. Ayıp olan yazmak değil ki! Yazmaya başladığında da siyah takım elbiselerini beyaz gömlekleriyle donatan garsonvari insanların, senin hakkına tecavüz etmesini haklı kılan bir adalet sisteminin; basitleşmiş avukatlarını bulursun karşında! Bırak ta tebessüm kondurup dudaklarına; şimdilik ben kazandım edasına, kapılsınlar! Ama kaybettiklerini hiç duyumsayamayanlardan olsunlar hep.