bildirgec.org

umut tacirleri hakkında tüm yazılar

‘ÜMİT’ASYONCULAR!

pelitas | 15 October 2007 10:23

Hepimizin bildiği imitasyon malları satan işportacılar vardır. Günümüzün ekonomik imkanları daha iyisine el vermediği için gebe olduğumuz işportacılar. Ekmek parası derdine düşmelerine bir lafım yok ama insanın gözünün içine baka baka yalan konuşmaları yok mu? He! İşte bunu tasvip edesim gelmiyor. Yok bu kazak kaliteli, yok bu pantolon şöyle, yok bu şapka orijinal gibi kelime oyunlarına maruz bırakırlar tüketiciyi. Kimi zaman aldanırız, kimi zaman da imkanımız olmadığından “aldanış sahnesinde” başrol oynarız da paramızı alırlar. Tam bunları yazarken aklıma balıkçılık yaptığım günler geldi ve bir anımı herkesle paylaşmak istedim; “Toy çağlarımda palamutların kulağını 8 numara bayrak kırmızısı kumaş boyası ile boyayıp tazeymiş görünümü verdikten sonra kandırdığım onlarca insanın günahını almıştım. Balık işinde patronlara karşı ezginlik olduğundan dolayı bunu istemesem de yapmak zorundaydım. Onların gözünü para hırsı bürümüştü ve bizde maşa gibi çalışıyorduk. Hiç unutmam yine bir sabah evvel ki günden kalan bayat hamsileri mostranın en ön sırasına dizmiştim ki elden bir an önce çıksın diye. Al hamsi 300 (300.000 TL) diye bağırmaya başladığımda bir amca tezgaha yaklaşıverdi. Oğlum balık tazemi diye sorduğunda hiç utanmadan evet amca diyebildimL ‘Bak ben Karadenizliyim’, bu balık hiç tazeye benzemiyor dediğinde; ısrarla tazedir deyip daha çok günaha girdim. O amca gördüğü balığa değil, dediklerime itimat edip “2 kilo tart bakalım dedi”. Bunları kendi iradem dışında yaptığımdan dolayı vicdanen bir nebze olsa da rahatım. Allah günahlarımızı affetsin.” Geldik bir yazının daha dibine! Gün olmuş, devran dönmüş. Piyasada ekmek parası için işporta tezgahı açan insanların yerini; cüzdanımıza değil de hayallerimize dadanan ümit tacirleri almış…!

İNSANCIKLAR

pelitas | 10 October 2007 09:34

Benli sinemaları tehlikeli kılıp; İstanbul portlerinde “sana yakınlaşmak istiyorum” derken reddedilen insancıklar! Onun bunun ev boylarında çoklu gülme seçeneklerini kullanırken ne kadar vicdan azabı çekerler bilinmez. Bilinmesin zaten! Bizim gibileri peşkeş çektikleri insanların boynuna sarılıp, aldandıkları sahte gülüşlerini bugünün karı sayarlar. Bilmezler ki bir insanın, insancıklardan daha fazla gülebildiğini! Yazarım lan kimseye danışmam; son sözleri bile yalan kokan insancıkları! Bu yazdıklarımı okurken; beni seven insanlar benden daha fazla ağıt yakarlarda ben yinede alçak gönüllü tavırlarımın gölgesinde kalırım. Kınamayın edasıyla yakarırım; acıdığımdan! Kahpeliğin bile son moda olduğu günümüzde, insanların 3-5 kuruşa satıldığı anlarımız olur insancıklar tarafından. Hal bu ki bunlar çok demode, bilmediler. Hani şu; her an beraber olup da bir akşam yemeğine bile çıkaramayacağın insancıklar. Bilmezler para nasıl kazanılır? Onlar elmasla kömürün eşdeğerde olduğunu bile bilemeyenlerdir! Onlar, güneşi biraz daha fazla görebilse; elması bile gölgesinde bırakabileceğini bilmemektedir kömürün! Onlar, Allah’ın verdiği nimetlere hiçbir teveccühte bulunmadan rest çekebilmektedir. Meğerse insancıklar, bir gün sevilmeyi; bir günde yerden yere vurulmayı hak etmektedir! Herkes hak ettiğini alır bu alemde. Şimdi sıra bende, çok mutluyum. Yaaa insancıklar? Şimdilerde çok rahatım, çatıyorum onlara… Uğrunda Anamı Babamı bile yok saydığım insancıklara. Benim hiç hakkım yok çatmaya aslında! Yazarsın, okurlar! Okurlar, sen yinede yazarsın. Ayıp olan yazmak değil ki! Yazmaya başladığında da siyah takım elbiselerini beyaz gömlekleriyle donatan garsonvari insanların, senin hakkına tecavüz etmesini haklı kılan bir adalet sisteminin; basitleşmiş avukatlarını bulursun karşında! Bırak ta tebessüm kondurup dudaklarına; şimdilik ben kazandım edasına, kapılsınlar! Ama kaybettiklerini hiç duyumsayamayanlardan olsunlar hep.