İhtiyar Delikanlı‘yı 3 sene sonra tekrar izlediğimde yine aynı acı ama lezzetli tadı aldım sayın hafif.org okurları. İzlesin diye baskı yaptığım arkadaşım, “Abi ne anlıyosun bunca şiddetten” dedi. Filmdeki şiddeti anlamsız bulmuştu. Peki gerçekten anlamsız mı bu şiddet? Sadece seyircinin ilkel dürtülerine mi hitap ediyor?

İlk bakışta Uzakdoğudan gelme sıradan bir dövüş filmi gibi görünüyor gerçekten. Ama daha ilk dakikalarda sevgi, özgürlük, sorumluluk ve intikam üzerine art arda söyledikleriyle o türün dışına çıkıyor. 15 yıl boyunca hapis tutulan bir adamın intikamını arayışını fon alıp zor sorular soruyor izleyenlere. Filmin başında iyi adam – kötü adam diye sınıfladığımız insanlar giderek birbirine benziyor ve aradaki sınır silikleşiyor.İlk sahneye bakalım. Fonda hareketli bir müzik var. Bir apartmanın tepesinden kendini boşluğa bırakmış bir adamı kravatından yakalayan kahramanımız Oh Daesu (Min-sik Choi) ise müziğin aksine çok sakin. Filmin sonuna kadar da çoğunlukla öyle sakin kalıyor zaten. Bazen kendini tutamıyor, patlıyor ama genelde hep amacına odaklanmış. 15 yıl boyunca kim tarafından ve daha önemlisi neden hapis tutulduğunu arıyor.

Film de kahramanı gibi hareketli olaylar içerisinde sakin ve olgun bir tempoyla ilerliyor. İki saatlik film boyunca tempo bir yükselip bir düşüyor ama film sanki tek sahneden ibaretmiş gibi bütünlüğünden bir şey kaybetmeden, kahramanı gibi amacına yönelmiş ilerliyor. Oh Daesu intikam ararken, film hikayeyi anlatmanın peşinde. Filmin başında Oh Daesu’nun kravatından yakaladığı adam gibi o da bizi tutuyor ve sonuna kadar bırakmıyor. Oh Daesu için adamın ölmesi ya da yaşaması önemli değil, o sadece hikayesini anlatacak birisini arıyor. Film de seyircinin rahatını değil hikayenin bütünlüğünü önemsiyor. Bazı sahnelerin kimi seyircilere sert gelmesi önemli değil. Önemli olan hikayenin hakkıyla anlatılabilmesi. Bir düşünün, sevişme sahnesi başka şekilde çekilseydi, filmin sonundaki sürpriz bu kadar etkili olabilir miydi? Ya da dövüş sahneleri Karate Kid edasıyla çekilseydi, Oh Daesu’nun filmin sonunda kendine yaptığı şeyi mantık sınırları içinde kabul edilebilir bulur muyduk?Dikkatli izlerseniz, her şeyin bir nedeni olduğunu göreceksiniz. Kimsenin beğenmediği son sahnenin bile. Gerek olmadığı halde mutlu sonla bitiyor film. Zira Amerika’lı izleyici kötü sonları sevmez. Filmi beğenmeliler ki yeniden çevrilsin.