Samimiyet ilginç bir kelimedir. İki anlamı vardır. Üstelik bu iki anlam birbirinin tersidir. Birinci anlam içten olmaktır öteki anlam senli benli olmaktır. Esas anlam günlük yaşamda geçerliliğini nerdeyse yitirmiştir. Samimi bir arkadaşım dediğimiz kişi genellikle enseye tokat oturağa şaplak olduğumuz kişidir. İçtenlik belli bir saygı çerçevesine oturuyorken senli benli olmanın ayarı pazar tartısı gibidir. Hiçbir zaman kesin değildir çünkü göz kararıdır. Vakit harcansa en yaklaşık değer bulunur ama tartıyı tutanın acelesi vardır. Ne de olsa müşteri samimi arkadaştır. Özenilmeye gerek yoktur. O durumu anlamakla yükümlüdür. Anlamıyorsa eğer, samimi arkadaş değildir.Peki ne zaman söylenen bir söze karışılır veya yazılmış bir yazıya ahkam kesilir?Beğenmediğimiz zaman olabilir. “O öyle değil böyle” demek için olabilir. Bu bir karşılıktır. Veyahut söylenenlere ekleme yapmak, başka bakış açısı katmak için karışılır yada beğenildiği zaman karışılır. “vay be ne güzel söyledi” falan demek için.Baktığımız zaman, samimiyet “vay be ne güzel söyledi”, “güzel yazı +1” durumunda görünür. Aslında öteki durumlarda samimidir ama bu bizim anladığımız anlamda bir samimiyet değildir. Özellikle karşıtlığı gayrisamimi olduğuna işarettir.İlk paragafta belirtilen samimiyetin ikinci anlamı; yılışıklık, burada olumlu duruşuyla, destek veriyor olmasıyla beğenilir, tercih edilir. Bir arkadaşlığa gebedir. İyi bir arkadaşlığın işareti samimiyet sağlanmıştır.Peki ya içtenlik? Herhalde kesilen ters ahkamdan daha içten birşey olamaz. Oda samimidir. Sonuçta bir muhattaplık sözkonusudur.Bence iki yüzlü bir kelime çok şeye mal oluyor.