Günlerden cumartesi, yeni yaşımın ilk cumartesisi.
ilk olan herşeyin ağırlığı çöktü belki de bugüne.
belki de istanbul’ un boğucu sıcaklığı belki can sıkkınlığı belki de hiç bişey.
yine de bir nedeni olması gerekmiyor yapılanların, yaşananların, hayatın
bir anlam yüklemek bir neden aramak bir sonuca bağlamak şart değil yaşananlara, yaşanmayanlara. yaşanamayacaklara.
birşey anlatmak isteyip de anlatamayan değil de hiç bişey anlamayan olmak isterdim şimdi
uyumak, uyumak ve daha sonra uyandırılmak.
sona gelmeden baştan başlamak….
yorumlar
Belki şehrengiz duyuşlar, kıpkırmızı pamuk prenses elması, belki de minyatür istanbul hayaleti arasında dolaşan küçük / büyük, ben / ben / ben.anlatamamak ya da anlatmak istememek; anlamamak ya da anlamak istememek.- miss eiz, hayat zor…- neden?”cevabı ömür süren bir soru bıraktım sanamendili kan kokan sevgili arkadaşım.”
“anlatamamak ya da anlatmak istememek; anlamamak ya da anlamak istememek”
…çok güzeldi…
hayatta anlamsız hiç bişey yoktur ama iş hayata bir anlam katmaya gelince soru cevapsız ya da anlamsız kalabiliyor. belki de hayat bir kitap ,çok/az sayfalı bir kitap, olaylardan , büyük küçük hayatlardan, iyi kötü anılardan oluşan ama tamamını okuduğunda bir anlam çıkartılamayacak kadar dağınık bir kitap.
her kelimesini her hikayesini anlamak mümkün olmuyor bazen bu kitabın ama sanırım önemli olan kitabı içinden geldiği yazmak önemli olan…
istediğin gibi, mutlu olduğun gibi,
daha sonra okumak istediğin gibi….