Gizli Kentler-Fellos-Dövüşen GeyikEfsaneye göre Likyada, Fellosu çevreleyen ormanların içinde Likya Birliğinin hazineleri saklıdır. Hazinelerin olduğu yerde dövüşen geyik heykeli ya da kabartması bulunmaktadır. Ve dövüşen geyik heykelini kim bulursa Likyanın zengin hazinelerine de kavuşmuş olacaktır. Fellos 5 bin yıllık tarihi olan antik bir Likya kentidir. Kaşın 15 km kuzeyinde ve Akdenizi yay gibi çevrelyen torosların tam doruğunda kurulmuştur.Kent, şehir meydanı, sokakları ve anıt mezarları ile bugün de canlı bir tarih gibi ayaktadır. Fellosa 40 yıl önce ortaokul sıralarında iken bir grup sınıf arkadaşımla birlikte gitmiştik. Önce hemen Fellosun bulunduğu dağın eteğindeki Çukurbağ köyünde yattık. Sabah erkenden yürüyerek ve tırmanarak tepedeki kente 2 saatte ulaştık. Kasım ya da Aralık ayı idi ve hava çok soğuktu. Fellosa geldiğimizde ellerimiz ve burnumuz buz gibi olmuştu. Karşımızda tam bir antik kent duruyordu. Yerlerde küçük taşlar ve bol miktarda paslı demir paralar ve her yerde lahitler vardı. Şehir meydanında iki katlı ve ulaşamayacağımız yükseklikte iki tane büyük aslan başlıklı kral mezarı duruyordu. Tepeden aşağı doğru inerek dövüşen geyik heykelini aradık ve lahitlerin içinde ısındık Bir mağarada birkaç kemik bulmuştuk. Fellosu 40 yıl sonra bugün tekrar görecektik. Şimdi kentin 5 km yakınına kadar yol yapılmış Arabamızı Pınarbaşı köyündeki orman yangını gözetleme kulesinin yanına bıraktık Ağaçlardan dökülen yapraklar ile döşek gibi olan toprak orman yolundan yürüdük. Çam ağaçları, sandal, çalı süpürgesi, geven, pıynar gibi bitkiler dar yolun sağından ve solundan tepelere doğru yayılarak bütün dağı örtüyordu. Hemen yanı başımızdaki çalılıkların arasından pır diye uçan karatavuklar, yolun ortasında ve yanlarında sık sık gördüğümüz ayı, domuz ve tilki inleri bize ormanda kaybolmamamız gerektiği korkusunu vermişti. ormanın içlerine doğru bir saat kadar ilerledik ve sonra yolun sol tarafında sarı “Likya Yolu-Fellos 2.5 km.” levhasını gördük. Hep tepeye tırmanacak ve bu defa tam dağın içinde kayalarda kırmızı işaretlerle belirtilen izlerde yürüyecektik. Antik kent Fellosa geldiğimizde güneş tam tepemizdeydi. Gökyüzü omuzlarımıza dokunacak kadar yakın, dağlar ve adalar Akdenize sanki kollarımızın arasından akıyor gibi idi. Antik kentin sokakları ve lahitler dağ çilekleri ve çalılar arsında dağınık vaziyette ama yine bugün de canlı bir tarih görüntüsü veriyorlardı.Dağ çilekleri arasında yürüyen geyiklerin ayak seslerini duyarak Fellos antik kentinin merdivenlerinden 5 bin yıllık tarihin içlerine doğru gezinti yapmak hissi bizde muhteşem bir duygu bırakmıştı . Gezi için www.bilginotel.com sitesini ziyaret ediniz.