“kaynak gösterilemeden yapılan alıntı, emeğe saygısızlıktır”

TUTKU 1984 Yönetmen: Feyzi Tuna, Senaryo: Sefa Öna, Feyzi Tuna, (Necati Cumalı’nın “ÖÇ” isimli öyküsünden), Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca, Yönetmen Yardımcıları: Biket İlhan, Metin Belgin, Savaş Akova, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen, Ses Çekimi ve Miksaj: Erkan Aktaş, Müzik: Cahit Berkay, Kurgu ve Eşleme: Nevzat Dişiaçık, Yapım: Mine Film (Kadri Yurdatap) Fono Film Stüdyosunda hazırlanıp seslendirilmiştir.
Oyuncular: Hülya Avşar, Kenan Kalav, Meral Orhonsay, Celile Toyon, Savaş Akova, Melis Can, Metin Belgin, Savaş Ustay, Nuran OktarKonu: Genç yılda dul kalan köylü kadını Gülsüm Kadın (Meral Orhonsay) ve kızı Hacer (Hülya Avşar), sakin bir hayat yaşamaktadırlar. Köyün yakışıklı işsiz delikanlısı Şerif Ali (Kenan Kalav) Hacer’e tutkundur ve Hacer’de ona. Ali evlerinin önünde bulanan taşın altına Hacer’e yazdığı mektubu bırakmakta zaman zaman da köyün dul Hanife’si çöpçatanlık yapmakta ve onları birleştirmek için elinden geleni yapmaktadır. Öte yandan genç ve güzel Gülsüm Kadın Şerif Ali’yi deliler gibi sevmekte ona aşıktır, onun olmak ister. Hacer’i seven Ali, Gülsüm kadına hiç yüz vermez. Bir gün Şerif Ali Hacer’e yazdığı mektubu taşın altına gizlice koyarken Gülsüm Kadın görür ve mektubun kendisine yazıldığını zannederek merakla açarsa da kızına geldiğini anlar… Beyninden vurulmuşa dönen Gülsüm, hıncını kızından alır ve onu sokak ortasında köylünün önünde döver de döver.
Bütün bunlara rağmen sevdiğinden vazgeçmeyen Hacer çöpçatan Hanife ile Ali’ye haber gönderir. Annesi yarın dere kenarına çamaşır yıkamaya gidecektir. Gelip Ali’nin kendisini kaçırmasını ister. Bu işe pek razı olmayan Ali Hacer’in evine gelirse de, bohçasını toplamış olan Hacer’i kaçırmaktan korkmuştur. Yaşı küçük olduğu için hapse girmekten korkmuştur Şerif Ali.Aradan geçen zaman sonrası ana kız yakın komşu köylerden birine düğüne giderler ve orada düğün sahibinin ısrarına dayanamayıp Zehra ve Gülsüm karşılıklı oynarlar. Bu oyun esnasında Zehra’yı gören Selim Kahyanın oğlu ona aşık olur. Gülsüm Kadın bir an önce kızı Zehra’yı evlendirip, Şerif Ali’ye sahip olma arzusundadır.Zehra’nın kendisine verilmeyeceğini bilen Şerif Ali’nin yapacağı tek şey kalmıştır, Zehra’yı her ne bahasına olursa olsun kaçırmak ve ona sahip olmak. Gülsüm Kadın’ın tarlada olduğu bir gün Zehra’yı bayıltıp atının terkisine atar ve tarlalara dağlara doğru yol alır. Tarlada Gülsüm Kadını gören Ali, “Sen vermedin ama ben aldım” der, ve uzaklaşır. Yağmurlu bir gecede sığındıkları dağ evinde Ali’nin uyuklamasını fırsat bilen Zehra kaçmaya yeltenirse de başaramaz ve ağaçlar altında ve şiddetli yağmura rağmen, kendisini Ali’ye teslim eder.Artık bu iki çiftin buralarda yaşaması imkansızdır. Köyden uzak yerlere gitmek üzere yol kenarında geçen bir vasıtayı durdurmak üzere bekleşirlerken, Gülsüm Kadın onları bulur, “Şerif Ali, bana yar olmayanı ben kimseye yar etmem dememiş miydim sana” diye avazı çıktığı kadar bağırır ve silahını ateşleyerek, Şerif Ali’yi öldürür.Eleştiri: Film tipik bir köy dramı. Konu güzel işlenmiş, mekan güzel, Kamera gayet özenle yakın plan çekimlerini başarı ile yakalamış. Ancak bunlardan öte bir Hülya Avşar var ki, güzelliğine hayran kalmamak mümkün değil. Ya Meral Orhonsay’a ne demeli? Hani derler ya “Anasına Bak Kızını Al” işte öyle bir güzel. Oyunculuğunun henüz ikinci yılında ve daha altıncı filmini çeken 21 yaşında genç ve taze-körpe Hülya Avşar’ı (bırakın sanat gücünü) izlemek bir başka keyif doğrusu. (y.ö)
Not: Yukarıdaki bilgiler, Türk Filmleri arşivimde yer alan filmden aktarılmıştır.