Sizce İsrail savaşı göründüğü gibi sıcak bir savaşmıydı? Yoksa bilinmeyen gerçekleri ardına gizleyen uzun ve soğuk bir savaş sürecinde emperyalizmin küçük ve basit bir hamlesinden ibaretmiydi? Yada kamuoyunun gözünde, sonradan terör eylemlerinde kullanılacak bir örgütü büyütmek –yandaş toplamak- için mi yapılmıştı?Tüm bu sorular bir kenara bırakılıp olay objektif çerçevede incelenirse, aslında kenara bırakılan bu soruların hepsine verilecek cevap “evet” olurdu.Öncelikle bahsedilen terör örgütünü incelemeye alalım; Hizbullah, diğerleri (el-kaide) gibi emperyalizmin piyonu olmaktan ileri gidememiş, örgüt militanlarının beyinlerini yıkamış ve onlara dini bir amaç adı altında görevler vermiştir. Ayrıca bütün bunları “islami terör örgütü” adıyla yapmış ve kuşkusuz islamiyetin adaletine leke sürmüştür. Ancak son zamanlarda gündemden düşmüş yani askıya alınmış dolayısıyla gittikçe zayıflıyor görüntüsü vermiştir. İşin aslı tamamen farklıdır. Hizbullah zayıflamamış dahada büyümüştür. Ama kamuoyunun önünde barış gücü Amerika’ya iş çıkartacağı için gizlenerek büyütülmüştür.Bu tip gizli büyüyen örgütlerin kamuoyuna itibar, dolayısıyla yandaş kazanarak çıkması onlar için tek yoldur.Yine bu tip örgütler için büyüme daha fazla üye gerektirir. Aslına bakılırsa bu bir zorunluluktur.- Nahal tugayından onbaşı Matan Tyler, Hizbullah militanlarının kendilerini İbranice yazılı İsrail askeri kıyafetleriyle kamufle ederek saldırdıklarını söylüyor. Tyler düşmanın karadaki üstünlüğünü şöyle anlatıyor: “Toprağın sahibi onlar, bölgeyi bizden daha iyi biliyorlar. Nerede saklanacakları ve ne zaman kaçacaklarını biliyorlar. Bizim nerede olduğumuzu da her zaman biliyorlar. İsrail ordusunun beklediğinden daha dirençli ve donanımlılar. Çoğu zaman onları, ancak kendileri dikkat çekmek istediklerinde görüyoruz, sonra bizi arkadan vuruyorlar. Bu korkunç bir şey, evet. Kendini güçsüz değil ama tehdit altında hissediyorsun. Hep, ama hep bir belirsizlik var” diyor.-İnsanın bakmasını bilmemesi onun, kendisini çoğu zaman gözleri görmeyen bir insanın dünyasından çok daha karanlık bi dünyanın içinde bulmasına sebep olur. Aynen yukarıdaki habere sıradan bir okuyucu gibi bakmak veya gerçekten bakmak arasındaki farkın bayağılığı gibi.Sıradan bakan insanlar, haberi okuduğu şekilde beyninin analiz merkezinden geçirmeden geçici hafızalarına kazırlar.Gerçekten bakan insanlar ise tam olarak analiz ederler ve çoğu zaman bilgi haznelerine göre doğruya ulaşırlar.Haber analiz edildiğinde sözde tüm batının düşman olduğu bir terör örgütü, İsrail gibi adeta bir gizli süper gücün askerlerini elinde oynatıyor. Üstelik İsrail’in elindeki teknoloji onların yerini çok rahat bir biçimde belirleyebilecek kapasitedeyken yapıyor bütün bunları.Haber doğru analiz edildiğinde ise savaşı, herşeyi başlatan gizli güçler yönetiyor. Bu iş aynen kumarda olduğu gibidir. Kumarda kazanan oynatandır.Savaşta kazanan ise savaşı çıkaran ve istediği gibi yönetendir. İsrail’e saldır emrini kim verdiyse Hizbullah’a da askerlerin yerlerini o söylemiş, gerekli finansal desteği sağlamıştır.Kısacası savaşı çıkaran güçler, direnişi tetikleyip istediğine itibar ve güç kazandırmış, istediğine de gövde gosterisi yaptırmıştır.Ankara’dan bölgeye asker gönderilmesi kararının çıkmasından sonra fikirsel gruplaşmaların oluşması kaçınılmazdı. Bir taraf bu kararın Lübnan’ın silahsızlandırılması demek olduğunu, bir taraf ise bölgede Türkiye’nin politikası sayesinde barışa katkı sağlandığını savunuyordu.Her geçen gün Hizbullah gerek kamuoyunun gözü, gerekse bölgedeki hakimiyet açısından güçlendi. Hizbullah, hemen hemen herkesi direnişe katılmakla iyi ve kötü çatışmasında taraf değiştirdiğine ikna etti. 2. Büyük Ortadoğu Kaos ve Zulûm Projesi’nin ilk aşaması olan Hizbullah’ı saflandırmak görevi yetkililerce başarıyla yerine getirilmişti.İlk aşama sırasında Lübnan halkının direnen kısmına satılan silahların gelirleri, Hizbullah’ın yeni yandaşlarının beyinlerinin yıkanmasına, eğitim verilmesine ve aslında 2. aşama olan terör olaylarının düzenlenmesine yetecek, hatta bu iş Hizbullah’ın bu sırada fakir ve çaresiz halka yardım yapmasına kadar varacaktır. 2. aşama olan çeşitli stratejik bölgelerde terör olaylarının düzenlenmesi göz açıp kapama çabukluğunda gelişirken, herzamanki gibi oluşan kaostan kendi düzenini kurmakla meşgul olan emperyalizm daha çok silah satacak, güç toplayacak ve planlarını bir kez daha gözden geçirecektir çünkü her işte olası aksilikler kaçınılmazdır.Terör olaylarını Hizbullah’ın üstlenmesinden sonra çıkacak karışıklık, kapitalizmin tamamen elinde oynattığı basını, terör olaylarına yönlendirecek ve kamuoyunda tepeye çıkardığı “Hizbullahçılık” kavramını yerin dibine sokmasına ortam hazırlayacaktır. Tabi bunlar yapıldıktan sonra Hizbullah güç kaybetmeyecek, sadece büyümesi sonlanacaktır. Çünkü kuvvetle muhtemel yeni militanların beyinleri yıkanmış olacaktır. Bunların sonucunda bakmasını bilenler, bu olayların İsrail’in uydurma bir nedenle Lübnan’a saldırmasını haklı çıkaracağını, çünkü Hizbullah’ın hala bir terör örgütü olduğunu ve Lübnan’a yardım etmesininde Lübnan’ın terörizm ile sözde ortaklık yapması nedeniyle olduğunu farkedeceklerdir.Yeniden kaostan yararlanılarak toplanan gelirlerin, kaosun halkın diğer olaylarla ilgisini kesmesinden faydalanılarak İsrail’in yapacağı asıl saldırıda kullanılmasına ortam hazırlayacaktır. Yapılacak bu saldırı, ilkinden çok daha ciddi olacağından, hem ilk hemde ikinci saldırı kesinlikle kamuoyunun gözünde haklı nedenlerle yapılmalıdır. Haklı nedenlerle -bu büyük ihtimalle barış için savaş adı altında olacaktır- saldırı yapıldığında direniş olsa bile global dünyanın gözünde “terörizm” olarak değerlendirilecek ve özgür ülkelerin çeşitli bölgelerinde yapılan protestolar ve benzeri çalışmalar desteksiz kalacak, İsrail yaptığı savaşlarda aynen BM gibi barış için buradayız sloganını kullanacaktır.Özetle, Lübnan savaşı derin olduğu kadar açık nedenlere dayanmaktadır. Sebepsel olarak sığdır ama koca bir ülke, saldır emrinin verildiği makamların derinliğinde kaybolacaktır. İsrail piyonu olan Hizbullah’ı 8. kareye kadar getirmiş ve o piyonu fil makamına taşımıştır, şah çekecektir ve fili feda edip açıkta kalan veziri alacaktır. Yani Hizbullah önce direnişe katılarak yüceltilip, daha sonrada “terör” adıyla yerin dibine sokulup, İsrail’in ilk saldırısını haklı nedenlere dayandıracaktır. Asıl saldırıyı yapacağı zaman ise İsrail’e cani, acımasız gibi lakaplar takıldığında saldırısını teröre karşı olarak nitelendirecek ve kamuoyunun sesini kısacaktır. Savaş durduğunda (bu uzun sürecektir) çok uzun ve soğuk ayrıca ekonomik bir savaş bu doğrultuda ilerleyecektir. İşte 2. Büyük Ortadoğu Kaos ve Zulûm Projesi’nin son aşaması bu olacaktır.