Dışarıda ıslak köpekler, ortalıkta görünmeyen kediler olurdu, içeride de beni bekleyen ısıtılmış havlular.Yağmurun ardından, erken bahar sabahlarında kulağımı dayadığım ağaçlarda, filizlerin patlama çıtırtısını duyduğumu hatırlıyorum. Sokaklarda sular birikirdi, su birikintilerinde yağmurun altında büyüyen gözler…Yağmur yağmış az önce, çalışırken farketmemişim. Oysa zaman zaman kafamı cama çevirir bakarım. Tamam, hava kapalıydı ama, kafamı cama dayayıp, mercek gibi kullanarak çevreyi incelediğim, cama yapışması gereken yağmur damlacıkları neden yok ? Uzanıp yukarısına baktım pencerenin, ah evet, şu çirkin tuğlalardan niş.E bozuldum biraz…