fotoğraf makinesi ya da kameralar için 4×20 zoom yapıyor falan diyoruz.fotoğraf makinesi denilince aklıma geldi resimde belli bir alanı sınırlamaya kadraj deriz ya, bu da latinceden fransızcaya geçen quatr (dört) sayısından geliyor yani dörtgenleştirme, kare yapmaktan evet size tanıdık geldi değil mi çeharçübenin mantığına benziyor, zaten temeli oraya dayanıyor. farsça çehardan hintavrupa dillerine ketwer olarak oradan latinceye quadrere oradanda (quatrdan) fransızcaya cadrage biz de yanıbaşımızdakileri bırakıp kadraj olarak fransızlardan almışız…bilirsiniz sağlık kürü yaptırmak diye birşey var, kür latince “curare” den geliyor ve temizlemek anlamına geliyor, tek keriz bizler değiliz ya fransızlar da latinceden kür kelimesini ingilizlerden dent (diş) kelimesini alıp birleştirmişler olmuş mu sana kürdent. biz alırken kendi dilimize uydurmuşuz, bildiğimiz “kürdan” yapmışız yani kürdan diş temizleyen anlamına geliyormuş. Bak bu da güzeldi dimi? Etti beş kaldı beş…arapçada “eradi” yer, oradan erd, yeryüzü deniliyor ki ingilizler earth diye almışlar latinceye geçen bu kelimeyi peki biz ne yapmışız geri kalmayarak arapça eradiyi alıp arazi yapmışız yani şu ingilizlerin mother earth dediklerini bizim mütahitler araziye çevirmiş sizin anlayacağınız:)kaldı dörthint avrupa dillerinde kent saplamak anlamına geliyor latinceye kentein olarak geçiyor pergelin iğneli, saplanan ucuna da yani pergelle çizilen dairenin merkezine de kentron diyorlar sonra? Sonrası çorap söküğü gibi geliyor latincede kentron centron/centrum oluyor centrum yine aynı anlamda merkez. ingilizceye geçiyor center oluyor Fransızlar centre diyorlar bizimkiler de fransızca modasında fransızcasını alıyorlar aynen söylendiği gibi santra! yani şu futbolda santra yapmak vardır ya o… Hadi işi uzatalım, hani elektrik merkezi diyeceğimize de elektrik “santra”li diyelim nereden nereye…kaldı üç (böyle birden insanın aklına gelmiyor sakın çok beğenip başka istemeyin ilerde, öldüm valla)…pa ayak demek farsça, bulmacalarda çıkar, hani eski türkçe iki herfli ayak diye sorarlar ya. peki farsça üç demek olan “se” bu ayağın yanına gelince oluyor mu sana üç ayak peki nedir üç ayak yaaaa oldumu şimdi “se”+”pa” sana evdeki sehpa…kaldı iki (yatmaya geri sayım gibi oldu bu sefer benim için) hemen aklıma gelen kısalardan söyleyeyim. Dar-ı çin çin ağacı demekmiş o da ne demeyin kışın saleple ararsınız sonra dar-ı çin (tarçın)i… ya şuna ne demeli bütün dünya bu kangooroo kelimesinin kullanılması gibi salakça birşey görmediyse şimdi görsün fransızlar raketi alıp topu atıp tutuyorlar ve birbirlerine atarken “aman atıyorum bak dikkat et hop kime diyorum” demek uzun olacağı için “tut” diye bağırıyor oyunda bir kural bu, ama ingiliz ne yapıyor hooop ulan ne güzel oyunmuş bu “tenis” diyor yani fransızca “tenez” tut. Aman millete gülmeyelim bizim de başımıza gelir…ektin biçtin, baktın ki marul, salatalık (kıvırcık) falan yaş, kuru değil yani. ne dersin? “yaş”. körpe, taze demiş, eski türkçeyle atalarımız yaşıl diye, yaş olan sebzeye derlermiş. hem renk olarak yeşil hem de sebzelere yeşillik denmesi de bundanmış….ölüyorum gidip hemen yatıyorum….