Fazla diilmiş, boğuldum departmanından…” Gece, yüzyıllık bir şarap gibi koyulaşır. Güneşin yılanları gözlerini sabaha açar ve uyuyanlar kendilerini balkondan aşağıya, uzaklığa ve kokunun kışkırtıcı büyüsüne atmaya sonsuz bir istek duyarlar. “Genelde gelmeyen uyku, neden uyumak istemediğimde gelir de göz kapaklarıma oturur ? Hem de, az sonraki rüyalarımı kirpiklerimin ucunda bana gösterecek kadar ansızın ? Oysa ne parlak bir gündü, güneş hiç olmadığı kadar yakıcı.Ve sonunda döküldü bedenim, yağan puzzle parçaları gibi, kocaman bir canavarın turuncuya çalan ağzına. Ben gömüldükçe, kapandı dudakları üzerime.Gözlerimi kapatmış mıydım ? Öyleyse, açtığımda suların altındaydım. Yosunlar saçlarımla , huzur da mavi ışık hüzmeleriyle senkronize.Nasıl olur da insan kendini film seyreder gibi izler, bir yandan olayın içindeyken ? Fakat… Daha ne kadar tutabilirim nefesimi ?