Eskiden bir yerlerden duyduğum veya okuduğum -hatırlayamadım hangisi olduğunu- birşey yazacağım.

Zamanlardan bir zaman çok zengin ve güçlü bir şeyh varmış.Vücuduna kurşun, bıçak, kılıç… hiçbir şey işlemezmiş. Bu yüzden yapayalnız yaşarmış çünkü korkusu yokmuş kimseden. Bir çete (3 erkek ve bir kadın) bunu soymaya karar vermişler. Plana göre kadın şeyhi kendisine aşık edip sarayına yerleşecek, sonra arkadaşlarını saraya sokarak şeyhi soyacakmış.

Kadın o kadar güzelmiş ki şeyh de ona karşı koyamamış.Sarayına almış. Zaman geçmeye başlamış. Kadın arkadaşlarını saraya almış ve soygun başlamış. Ama terslik bu ya şeyh uyanmış.

Hırsızları fark ettiğinde paralarını hiç düşünmeyip doğruca kadının odasına koşmuş. Çünkü ona bir zarar gelmesine dayanamazmış. Kadını odasında yatakta otururken bulmuş. Tam derin bir oh çekecekken çete başı gelip kadını zorla götürmüş.

Şeyh arkalarından gitmiş korkusuzca.Ne olursa olsun kadınını kurtaracakmış. Hırsızlar bakmışlar ki şeyh tek başına peşlerinde dönmüşler ve şeyhe saldırmışlar. Ama şeyh bıçak darbelerine aldırış etmeden hepsinin hakkından gelmiş. Söylendiği gibi hiçbir yara açılmamış vücudunda.

Kadında inanamış ama fark etmiş ki o da seviyor şeyhi.

Kadın şeyhi kendi yaşadığı viraneye getirmiş. Ve tanıştıkları andan beri ilk defa gerçek bir sevgiyle öpmüş şeyhin gözlerini.Şeyhin gözlerinden yaşlar akmaya başlamış. Sonra kadın ilk defa sevgiyle dokunmuş şeyhe ve dokunduğu anda şeyhin o zamana kadar aldığı tüm darbeler yaralar açılıvermiş vücudunda. Ve şeyh kadının kollarında ölmüş.

Kadın deliye dönmüş koşarak bir kocakarıya gitmiş olanları anlatmış. Yaşlı kadın gülümsemiş önce, sonra dünyanın değişmeyen kuralı demiş; acının ne demek olduğunu ancak gerçek sevgiyi hissettikten sonra anlayabilirsin…